Peygamber (sav)´in, vahyin iniş yeri ve hac mevsiminde arapların totlantı merkezi olan Mekke-ı Mükerreme´ye dönmesi gerekiyordu. Çünkü çizmiş olduğu ve Taife gitmekle uygulamaya başladığı planı, onun Mekke-i Mükerreme´ye dönmesini zorunlu kalıyordu. Bu plan gereğince hac mevsiminde Kabe-i Muazzama´ya gelen Arap kabilelerine mensup heyetlerle buluşması ve onlara îslami daveti tebliğ etmesi gerekiyordu. Resu-lullah (sav) Mekke-i Mükerreme´ye dönmeye karar verdi. Hira yanına gelmişti. Beraberinde bu seferde kendisine arkadaşlık etmiş olan Zeyd bin Harise de vardı. Müşrikler tarafından zarar görmekten endişe duyduğu için Mekke-i Mükerreme´deki müşrik eşraftan birinin himayesine sığınmak gereğini duydu. Düşünüp taşındıktan sonra kendisini Mekke-i Mükerreme´de himaye altına alması için Ahnes bin Şüreyk´a haber saldı. Ah-nes bin Şüreyk de göndermiş olduğu mukabil haberde müşrik Mekkelilerle anlaşması olduğunu ve bu anlaşma gereğince Mekke´nin yerlilerinden birini himayesi altına alamayacağını bildirdi. Bundan sonra Peygamber efendimiz kendisini himayesi altına alması için Süheyl bin Amr´a haber saldı. Süheyl bin Amr da gönderdiği haberde, Amir bin Amir bin Lüey kabilesine mensup kimselerin Ka´b bin Lüey soyundan gelenleri himayesi altına alamayacağını bildirdi. Bu adamdan da olumlu cevap alamayan Peygamber efendimiz, kendisini himayesi altına alması için Mut´im bin Adiy´ye haber saldı. Mut´im bin Adiy de olumlu haber göndererek yanına gelmesini söyledi. Peygamber efendimiz onun yanına vardı. O gece onun evinde kaldı. Sabah olunca Mut´im bin Adiyy altı-başka bir rivayete göre yedi- oğluyla birlikte kılıçlarını kuşanarak Peygamber efendimizi yanlarına alıp Mescid-i Haram´a götürdüler. Mut´im, Peygamber efendimize: “Kabe´yi tavaf et” dedi. Peygamber efendimiz Kabe´yi tavaf ederken onlar da Metaf denen tavaf yerinde kılıçlarına el atmış vaziyette bekliyorlardı. Onlar böyle yapmakla bu şerefli himayelerini Mekkelilere ilan etmiş oluyorlardı. Öte taraftan Ebu Süfyan bin Ümeyye bin Abdü Men af oraya gelip Mut´im´e yönelmiş ve şöyle sormuştu: “Muhammed´i himayene mi aldın, yoksa ona tabi mi oldun !” Mut´im de : “Hayır,sadece himayeme aldım” deyince Ebu Süfyan, “öyle ise korkma” dedi. Ebu Süfyan böyle demekle eğer Mut´im´in Peygamber efendimize tabi olmuş bir hali varsa ona karşı savaş açacağım bildirmek istemişti. Çünkü o, Peygamber efendimize tabi olanlara eza ve cefada bulunuyordu. Eğer Mutim onu himayesi altına almış ise buna diyecek bir şeyi yoktu. Çünkü Mutim de Mekkeli müşriklerdendi. Mekkeli müşrikler, Peygamber efendimize tabi olmadan sadece onu himayesi altına alanlara düşmanlık ve husumet göstermiyorlardı. Böylece Ebu Talib´in İslam´a girmeden Peygamber efendimizi himaye etmiş olmasındaki ilahi hikmet anlaşılmış oluyor. Eğer o İslam´a girdiğini ilan etmiş olsaydı Mekkeli müşrikler, peygamber efendimize tabi olan kimselerle birlikte Ebu Talib´e de eza ve cefada bulunacaklardı. Onunla savaşa gireceklerdi. Çünkü onlar Peygamber efendimize tabi olan kimselere karşı vefa göstermiyor, bilakis bütün anlaşmaları hiçe sayarak eziyette bulunuyorlardı. –
Son Yazılar