ـ4319 ـ1ـ عَنْ أبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمنِ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قَالَتْ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ ظَلَمَ قِيدَ شِبْرٍ مِنَ ا‘رْضِ طُوِّقَهُ مِنْ سَبْعِ أرْضِينَ[. أخرجه الشيخان .
1. (4319)- Ebû Seleme İbnu Abdirrahmân Hz.Âişe (radıyallahu anhâ)´ dan anlattığına göre Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu: “Kim (gasben başkasının) arazisine bir karış haksız tecavüz ederse yedi kat yerin dibine kadar boynuna dolandırılarak cezalandırılır).” [Buhârî Bed´ül-Halk 2, Mezâlim 13; Müslim, Müsâkat 142, (1612).][1]
ـ4320 ـ2ـ وفي أخرى لِلْبُخَارِىّ عَنِ ابْنِ عُمَرَ: ]مَنْ أخَذَ شِبْراً مِنَ ا‘رْضِ بِغَيْرِ حَقٍّ خُسِفَ بِهِ يَوْمَ الْقيَامَةِ إلى سَبْعِ أرْضِينَ[. »الْقِيدُ« بِكَسْرِ الْقَافِ: الْقِدْرُ .
2. (4320)- Buhârî´nin İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)´dan kaydettiği diğer bir rivayette şöyle buyrulmuştur: “Kim, araziden haksız olarak bir karışlık yer alırsa, Kıyamet günü, onunla yedi kat yere batırılır.” [Buhârî, Mezâlim 13, Bed´ü´l-Halk 2.][2]
AÇIKLAMA:
1- Gasb, başkasının malını zulmen ve tecâvüzen almaktır. Kitabımız, gasbla ilgili olarak iki hadis kaydetmiştir. Her ikisi de arazi gasbıyla ilgilidir. Şunu bilelim ki, gasb kelimesi sadece arazi ile ilgili olarak kullanılmaz, her çeşit malın zulmen alınması gasb´tır.
2- Hadiste karış (şibr) kelimesi kullanılarak zulmen alınan şeye terettüp edecek vaîde maruz kalmada alınan şeyin az veya çok olmasının farketmediğine işaret edilmiştir. Bir kimse haksızlıkla bir başkasının malını bile bile aldı mı, aldığı şey ne kadar az da olsa ciddi bir tehdide maruzdur, büyük bir cezaya müstehak olmuştur. Bazı hadislerde “Gasbettiği şeyi boynuna takmış olarak gelir” buyrulmuştur. Bu, kıyamet gününde kişinin gâsıb oluşunun Mahşer halkı önünde teşhiri demektir, rezil rüzvay kılınması demektir.
Müslim´in bir rivayetinde geldiğine göre Ervâ Bintu Üveys adında bir kadın, Emeviler devrinde Saîd İbnu Zeyd´i, Mervân´a şikayet ederek, Said´in evinden bir kısmın kendine ait olduğunu söylemiştir. Saîd Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın: “Kim başkasının arazisinden haksız olarak bir karış alacak olsa kıyamet günü, yedi kat yerin dibine kadar boynuna dolanacak” dediğini işittim” diyerek evi kadına bırakır, ancak şöyle bir bedduada bulunur: “Allahım eğer bu kadın yalancı ise gözünü kör et, kabrini de evinde yap!” Hadisi rivayet eden ravi der ki: “Sonra ben bu kadını kör olmuş, eller ile duvarı yoklarken gördüm.” Ben Said İbnu Zeyd´in bedduasına uğradım” diyordu. O bu şekilde el yordamıyla yürürken, önüne çıkan bir kuyuya düşüp ölmüş ve kuyu ona kabir olmuş.”
3- Birinci hadiste geçen طَوِّقَه kelimesi farklı manalarda açıklanmıştır. Hattabi iki manayı nazara verir:
1) Kıyamet günü, zulmen gasbettiği şeyi Mahşer yerine kadar taşımaya mecbur edilir. Böylece, o haram mal, boynunda bir halka gibi olur.
2) Yedi kat yerin altına batırılır böylece her bir arz tabakası, bu halde boynunda ayrı bir halka teşkil eder. Bu manayı ikinci hadis te´yid eder. Zira bu hadisin metni gasıbın yedi kat yerin altına batırılacağını zikretmektedir.
Hadisin tevilinde başka manalar üzerinde de durulmuştur: Bazıları, birinci manayı benimsemekle beraber ilave ederler: Hepsini taşıdıktan sonra, tamamı boynuna bir halka halinde konulur. Boynu, bu malın tamamını istiab edecek şekilde büyütülür.
Taberî ve İbnu Hibbân´ın bir rivayetinde şöyle buyrumuştur: Ya´la İbnu Mürre Resulullah´tan naklediyor: “Kim araziden bir karış gasbederse, Allah onu, yedikat yeri, sonuncu kata kadar kazmaya mecbur eder. Sonra Kıyamet günü onu boynuna yükler ve insanların hesabı görülünceye kadar (o vaziyette tutar).” Bu manayı teyid eden bir başka hadiste “Müslümanların yolundan bir karış gasbeden kimse, Kıyamet günü, o parçayı yedi kat arzın altına kadar boynunda taşır.” Bu manada bir başka hadis, zekatla ilgili olarak gelmiştir. “Bir deveyi zimmetine geçiren, Kıyamet günü o deveyi boynuna takmış olarak getirilir.”
Şu halde, boynuna takılırdan murad, gasbedilen şeyin, boynuna bir halka olarak konmasıdır. Tabii ki bunu taşımaya gücü yetmeyecek ve dolayısıyle o gasbı sebebiyle ona azab edilecektir. Nitekim, rüyada görmediği şeyi görmüş gibi yalan söyleyerek rüya uyduran hakkında da “arpa”yı düğümleme cezası verileceği ifade edilmiştir.
Hadisin te´vilinde bir başka ihtimal şudur: “Gasbedilen şeyin yüklenmesi” demek, “günahın yüklenmesi” demektir. Yani, mezkur zulüm, gasıbın boynuna yapışmış kalmıştır, tıpkı günahın yapışıp kalması gibi. Bu te´vil şu âyetin manasına muvafıktır: “Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve Kıyamet günü açılmış bulacağı kitabı önüne çıkarırız” (İsra, 13).
İbnu Hacer, ilk kaydedilen tevil hususunda Ebû´l-Feth el-Kuşeyrî´nin cezmettiğini, Bağavi´nin de bunu sahih bulduğunu belirttikten sonra; bütün bu tevillerin doğru olmasının da caiz olduğunu belirterek tahlilini sonuçlar: “Muhtemeldir ki, bu cinayetin sahibine, bu sıfatların hepsi farklı farklı uygulanacaktır. Yahut da bu cinayeti işleyenler kısım kısımdır: Bazıları bu şekillerden biriyle, bazıları diğeriyle, yaptığı cinayetin derecesine muvafık olarak cezalandırılacaktır.” İbnu Ebû Şeybe´nin, Ebû Malik el-Eş´arî´den nakline göre: “Kıyamet günü Allah nazarında “en büyük” hırsızlık bir kişinin gasbettiği bir zirâlık arazidir. Yedi kat arzla birlikte boynuna yüklenir.”
Şu halde gasbın hepsi aynı ağırlıkta bir suç değil, aralarında derece farkları var.[3]
3- Bazı Fevâid:
* Hadis, zulüm ve gasbın haram olduğunu ifade eder.
* Gasbın cezası pek ağırdır.
* Arazi gasbı büyük günahlardandır.
Burada şunu belirtelim ki: Arazi gasbının büyük günahlardan olması, hadiste ifade edilmemiş ise de Kurtubî, büyük günahlar hakkında zikredilenler ölçüsünde şiddetli vaid zikredilmiş olmasından hareketle, bunun da aynı sınıfta olması gerektiğini istidlal etmiştir.
* Kim bir araziye malik olmuşsa, onun derinliklerine de, arzın öbür tarafına varıncaya kadar mâlik olur. Arazisinde bir başkası izinsiz olarak kuyu, kanal vs. kazamaz.
* Arzın zahirine mâlik olan, bâtınına da orada her ne varsa, sabit taş, binalar, madenler vs. malik olur. Kişi mâlik olduğu arazide kuyu vs. açarak dilediği kadar derinliklere inebilir, yeter ki yanındaki komşusuna zarar vermesin.
* Şarih Dâvudi´ye göre, arz, bir biri üstünde, ayrılması kabil olmayan yedi kattır. Eğer ayrılsa idi, sadece gasbettiği tabakanın boynuna yüklenmesi kâfi gelirdi, çünkü bu tabaka mütâkip tabakadan ayrılabiliyor idi. Araları ayrılamadığı için yedi tabaka birden yüklenmiş olmaktadır.
* Yedi arz, semavat gibi tabakalar halindedir. Bu mana şu âyetin zahirine muvafıktır: “Yedi göğü ve “yerden de bir o kadarını” yaratan Allah´tır.” (Talâk 12). Ancak, bazı âlimler “yedi arz”la yedi iklim´in (bölge´nin) kasdedildiğini söylemiştir. Fakat bu ikinci tevil makul değildir. Çünkü böyle olsaydı, gasıb´ın boynuna diğer iklimlerin (bölgelerin) birer karışını dolamak mümkün olmazdı. [4]
——————————————————————————–
[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/303.
[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/303.
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/303-305.
[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/305-306. –