ـ5788 ـ1ـ عن ابن عبّاس وابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهم قا: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَحِلُّ لِرَجُلٍ أنْ يُعْطِيَ عَطيةَ أوْ يَهَبَ هِبَةً ثُمَّ يَرْجِعَ فِيهَا إَّ الوَالِدُ فِيمَا يُعْطِي وَلَدَهُ[ .
1. (5788)- İbnu Abbas ve İbnu Ömer (radıyallahu anhüm) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Bir kimse bir atiyyede bulunur veya bir hibede bulunursa, sonradan atiyye ve hibesinden rücu etmesi ona helal olmaz, sadece baba çocuğuna yaptığı bağıştan dönebilir.”[1]
ـ5789 ـ2ـ وفي رواية: ]الّذِي يَرْجِعُ في عَطِيَّتِهِ أوْ هِبَتِهِ كَالْكَلْبِ يَعُودُ فِي قَيْئِهِ[. أخرجه أصحاب السنن .
2. (5789)- Bir rivayette: “Atiyye veya hibesinden dönen, kusmuğuna dönen köpek, gibidir” denmiştir.” [Ebu Davud, Büyû 83, (3539); Tirmizî, Büyû 52, (1299); Nesâî, Hibe 2, (6, 265); İbnu Mace, Hibe 2, (2377).][2]
AÇIKLAMA:
Nevevî´nin tasrih ettiği üzere, bu rivayet, kabzedilen hibe, sadaka gibi her çeşit bağıştan rücu etmenin haram olduğu hususunda açıktır. Sadece baba, çocuğuna yaptığı bağıştan dönebilir. Zevi´l-erhamdan kardeşler, amcalar vs.´ler de hibelerinden dönemezler, haramdır. İmam Şafii, Malik ve Evzai bu görüştedir.
* Ebu Hanife ve diğer bir kısım ulema, “hibeden dönmeyi maalkerahe caiz” addetmişlerdir. Bu görüşü Tahavi şöyle açıklar: “Hadisteki “kusmuğuna dönme” tabiri, kusmuk haram olduğu için, her ne kadar tahrimi iktiza etse de kusmuğuna dönen köpeğe benzemesi adem-i tahrime delalet eder. Çünkü köpek kulluk vazifesiyle mükellef değildir ve dolayısıyla kusmuğu ona haram değildir. Öyleyse hadisten murad, köpeğin fiiline benzemekten kaçınmaktır.” Tahavi´nin bu yorumunu bazı alimler tenkid etmişlerdir. [3]
ـ5790 ـ3ـ وللخمسة عنه مرفوعاً: ]لَيْسَ لَنَا مَثَلُ السُّوءِ الّذِي يَعُودُ في هِبَتِهِ كَالْكَلْبِ يَقِيءُ ثُمَّ يَرْجِعُ في قَيْئِهِ[ .
3. (5790)- Yine İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)´dan merfu olarak şu hadis kaydedilmiştir: “Kusmuğuna rücu eden köpek gibi hibesinden dönen kimsenin kötü örneği bize yakışmaz.” [Buharî, Hibe 14, 30, Hiyel 14; Müslim, Hibat 5 , (1622); Ebu Davud, Büyû 83, (3538); Tirmizî, Büyû 62, (1298); Nesâî, Hibe 2, (6, 265).][4]
ـ5791 ـ4ـ وعن النعمان بن بشير رَضِيَ اللّهُ عَنهما: ]أنَّ أبَاهُ أتى بِهِ النّبِيَّ # فقَالَ: يَا رَسُولَ اللّهِ! إنِّى نَحَلْتُ ابْنِي هذَا غَُماً. فَقَالَ #: أكُلَّ وَلَدِكَ نَحْلَتَهُ مِثْلَ هذَا؟ قَالَ: َ. قَالَ: فَأرْجِعْهُ[. أخرجه الستة.»النِّحلةُ« العطية والهبة .
4. (5791)- Nu´man İbnu Beşir (radıyallahu anhümâ)´in anlattığına göre, “babası onu (Nu´man´ı) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a getirmiş ve: “Ey Allah´ın Resulü! Ben bu oğluma bir köle bağışladım! [Sen bu bağışıma şahid ol]” demiştir. Aleyhissalâtu vesselâm:
“Her çocuğuna böyle bir bağışta bulundun mu ” diye sormuş, babası “hayır!” deyince: “Öyleyse bağışından dön!” emretmiştir.” [Buharî, Hibe 2, 11, Şehadat 9; Müslim, Hibat 9, (1623); Muvatta, Akdiye 39, (2, 751); Ebu Davud, Büyû 85, (3542, 3543, 3544, 3545); Tirmizî, Ahkam 30, (1367); Nesâî, Nahl 1, (6, 558-261).][5]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, muhtelif tariklerden farklı ziyadelerle gelmiştir. Bazılarında, Beşir (radıyallahu anh)´in, oğlu Nu´man´a yaptığı bağışa şahid kılmak üzere Aleyhissalâtu vesselâm´ın yanına geldiği, Resulullah´ın onun meramını dinledikten ve diğer çocuklarına benzer bir bağışta bulunmadığını sorup öğrendikten sonra:
“Hayır! Ben şahidlik yapmam. Onların sana karşı saygıda eşit olmaları seni mesrur etmez mi ” dedi. Beşir´den “Elbette eder!” cevabını alınca:
“Öyleyse bu bağış olmaz!” buyurduğu nakledilir.
Bir diğer rivayette, Beşir´i Resulullah´a, onu bu hibeye şahid kılmak üzere gönderen Beşir´in hanımıdır. Resulullah´ın Beşir´e bir rivayetteki cevabı şöyledir:
“(Diğer çocuklarına da bağışlamadı isen) öyleyse beni şahid kılma, zira ben zulme şahidlik edemem.”
2- Babanın, çocuklarından birine, diğerlerine vermediği bir bağışta bulunabilir mi meselesi ulema arasında münakaşalıdır. Sadedinde olduğumuz hadisin zahiri haram olduğunu ifade etmektedir. Tavus, Atâ, Mücahid, Urve, İbnu Cüreyc, İbrahim Nehai, Ahmed, İshak ve bu meyanda Zahiriyye uleması, böyle bir bağışın batıl olacağını söylerler ve verilenin geri alınması gereğine hükmederler.
Ebu Hanife, Şafii -bir rivayette Ahmed, Ebu Yusuf, İmam Muhammed- böyle bir bağışın caiz olacağına kanidirler. Hadiste geçen “geri al” emri vücub ifade etmez, fazilet ve ihsan kabilindendir. Bu görüş mensupları görüşlerini Resulullah´tan yapılan başka rivayetlere dayandırırlar.[6]
ـ5792 ـ5ـ وعن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]لَمَّا فَتَحَ النَّبىّ # مَكَّةَ، قَامَ خَطِيباً فقَالَ: أَ َ يُجوزُ ‘مْرأةٍ عَطِيَّةٌ إَّ بإذْنِ زَوْجِهَا[ .
5. (5792)- İbnu Amr İbni´l-As anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mekke´yi fethettiği zaman şu hitabede bulundu:
“Bilesiniz! Kocasının izni olmadan bir kadının (kocasının malından) bağışta bulunması caiz değildir.”[7]
ـ5793 ـ6ـ وفي رواية: ]َ يَجُوزُ ‘مْرَأةٍ في مَالِهَا إذَا مَلَكَ زَوْجُهَا عِصْمَتَهَا[. أخرجه أبو داود والنسائي .
6. (5793)- Bir başka rivayette de şöyle gelmiştir: “Kocasının nikahında olduğu müddetçe, bir kadına malından hibede bulunması caiz değildir.” [Ebu Davud, Büyû 86, (3546, 3547).][8]
AÇIKLAMA:
Abdullah İbnu Amr´dan gelen bu rivayetler, kadının kocasındaki tasarruf yetkisine temas etmektedir: Kadın bağış, hibe gibi tasarrufta bulunabilmesi için kocasından izin almalıdır. Bu izin olmadan yapacağı tasarruf caiz değildir. Fakihler, yasağın tahrimî olduğunu belirtirler.
İkinci rivayetin metninde geçen في مَالِهَا ibaresinde zamir müennestir. Dolayısıyla zahirî mana şöyle olur: “Kocasının nikahında olduğu müddetçe kadın, kendi malından hibede bulunamaz.” Bu durumda, sadece kocasının malında değil, kendi malında da kadının, kocasından izin almadan tasarrufta bulunmaması gerekmektedir.
Fukahadan bazıları, bu zahiri esas alarak evli kadının kendi malında tasarrufta bulunabilmesi için kocasından izin alması gereğine hükmetmişdir. Bu görüş mensupları, bu kısıtlamaya, kadının aklı noksanlığını gösterirler. Tavus ve İmam Malik, kadının kendine ait malın üçte birinde dilediği gibi tasarruf hakkının varlığını söylemiştir. Üçte birden fazlayı taşacak tasarruf kocasıyla istişaresiz olamaz.
Ancak cumhur, hadisi başka rivayetlere dayanarak te´vil eder. Bu çoğunluğa göre, “Kadının elinin altında bulunan koca malı” maksuddur. “Kendi malından” diye kadına nisbeti, malın kadının tasarrufu altında bulunması sebebiyledir. Dolayısıyla kadın, kendi malında, dilediği gibi tasarruf edebilir, yeter ki sefihe olmasın. Eğer sefihe veya gayr-ı reşide olursa caiz değildir. Nitekim sahih rivayetlerde Resulullah´ın kadınlara hitap ederek: “Ey kadınlar cemaati! Allah yolunda sadaka verin!” demiş ve yardım talep etmiş, kadınlar yüzük, küpe, bilezik gibi… kıymetli eşyalarını Bilal´in eteğine atmışlar, bunu yaparken kocalarından izin almamışlardır. İbnu Hacer, “Cumhurun kitap ve sünnette gelmiş pek çok delili vardır” der. [9]
——————————————————————————–
[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/252.
[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/252.
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/252.
[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/253.
[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/253.
[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/253-254.
[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/254.
[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/254.
[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/254-255.