Helâl ve Haram Olan Yiyecekler
Yiyeceklerin helâl ve haram olmasındaki asıl, şu ayetlerdir:
De ki: ´Bana inen vahiyde (Kur´an´da) yiyen bir kimse için yiyeceği şeyden -leş, kan, domuz eti veya Allah´tan başkasının adına bir fısk olarak boğazlanan müstesna- (sizin haram kıldıklarınızdan) haram edilmiş birşey bulamıyorum´. Bununla beraber kim çaresiz kalırsa (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret miktarını aşmamak şartıyla (bu istisna edilen haramlardan da yiyebilir). Şüphesiz ki rabbin çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
(En´âm/145)
Onlara tayyibâtı (temiz şeyleri) helâl, habis şeyleri de haram kılar.
(A´raf/157)
(Ey Muhammedi) Sana kendilerine neyin helâl kılındığını sorarlar. Onlara de ki: ´Bütün tayyiblef (temiz şeyler) size helâl kılındı´. (Mâide/4)
Tayyib olan şeylerden maksat, akl-ı selim´in güzel ve temiz kabul ettiği şeylerdir. Bu ayetler esas alınarak, helâl veya haram olması bakımından yiyeceklerin hükmü üç konuda beyan edilebilir:
Birinci Konu
Asr-ı Saadet´te ve zenginlik halinde Arapların hoş ve güzel kabul ettikleri herşey helâldir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a. Denizde yaşayan tüm hayvanlar
Bu, balığın tüm çeşitlerini -isimleri ne olursa olsun- kapsamaktadır. Çünkü İslâm´ın geldiği dönemde Araplar tüm balık çeşitlerini temiz olarak kabul ediyorlardı. Şeriat da bunu tekid ederek balıkların yenilmesini helâl kabul etmiştir.
Ebu Hüreyre´den şöyle rivayet edilmiştir: “Bir adam, Rasûlullah´a ´Ey Allah´ın Rasûlü! Biz deniz yolculuğu yaparız ve beraberimizde az su taşırız. Onunla abdest alsak susuz kalırız. Bu durumda deniz suyundan abdest alabilir miyiz ´ dedi. Uz. Peygamber
´Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir´ buyurdu”.[1]
Size ve sefer halindekilere yararı olsun diye deniz avı ve onun yenmesi size helâl kılınmıştır. (Mâİde/96)
Ayetteki deniz avından maksat, denizde avlanan balıklar ve diğer deniz mahluklarıdır.
b. En´âm .
En´âmâan maksat deve, sığır, koyun, keçi, at, vahşi sığır, vahşi merkep, geyik, tavşan ve Arapların temiz ve hoş kabul ettikleri ve şeriatın da helâl olduğunu´ söylediği tüm hayvanlardır. Ancak katır veya evcil merkep gibi şeriatın haram kabul ettiği hayvanlar cn´âmdan istisna edilmiştir.
Cabir b.- Abdullah´tan şöyle rivayet ediîmişür: “Hz. Peygamber, Hayber Günü, evcil merkeplerin etini haram kıldı. Atların etinin yenmesine ruhsat verdi”.[2]
Yine Cabir´den şöyle rivayet edilmiştir: “Hz, Peygamber bize at eti yedirdi ve evcil merkep etini yasakladı”.[3]
Katırlar da evcil merkeplere dahildir. Ebu Davud´un rivayet ettiği bir hadîste bu husus belirtilmiştir. Ayrıca kalır, eti haram olan bir hayvanla,´ eti helâl olan bir hayvandan meydana gelmiştir. Bu bakımdan merkebin haram olması, at´ın helâl olmasına ağır basar.
Asr-ı Saadet´te Araplar tarafından habis (pis) sayılan tüm haşere ve benzerlerinin yenilmesi haramdır. Ancak şeriatın yenilmesine müsaade ettiği şeyler bundan müstesnadır. Bunlar yerbu, dubb, samur, kunduz, veber, ibn ars gibi hayvanlardır.
Yerbu fareye benzer, fakat kuyruğu fareninkinden daha uzundur. Kulakları da farenin kulaklarından uzundur. Bu hayvanın ayakları da ellerinden daha uzundur.
Dubb ´girzon´ denilen fareye benzer, fakat ondan biraz daha büyüktür.
Samur kediye benzer ve kürk tavşanı diye meşhur olmuştur.
Veber kediden küçük, kuyruksuz, gözleri sürmeli bir hayvandır. İbn Ars fare düşmanı olan ince bir hayvandır.
İbn Ömer´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: ´Ben dubb´un etini yemem, fakat haram da demem´.[4]Bu hayvanların helâl veya haram olmasında, diğer kavimlerin değil de Arapların örfünün dikkate alınmasının sebebi, Arapların, şeriatın ilk muhatabları olmalarıdır. Hz. Peygamber, onların arasından gönderilmiş, Kur´an ilk defa onlara nazil olmuş ve hitab etmiştir.
İkinci Konu
Kuvvetli, yırtıcı ve dişlerini silah yerine kullanan tüm hayvanların etleri haramdır. Bunlar köpek, domuz, kurt, ayı, kedi, ibn avi (bu, tilkiden büyük, köpekten küçük ve tırnaklan uzun bir hayvandır)´, arslan, kaplan, maymun ve benzeri hayvanlardır.
Ön dişleri zayıf olan, bunlarla herhangibir şeyi parçalama imkânı olmayan hayvanın eti haram değildir. Meselâ sırtlan ve tilki böyledir.
İbn Ebî Ammar, Cabir´le arasında geçen bir konuşmayı şöyle nakletmektedir:
– Sırtlan av hayvanı mıdır
– Evet.
– Onun etini yiyebilir miyim
– Evet.
– Buna Hz. Peygamber mi müsaade etti -Evet.[5] –
Güçlü tırnaklan olup tırnaklarıyla parçalayan kuşların da tümü haramdır. Bunlar kartal, doğan, şahin gibi kuşlardır. Bunların delili şu hadîslerdir.
Ebu Sa´labe´den şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber, yırtıcılardan her azı dişliyi yemekten nehyetti”.[6]
İbn Abbas´tan da şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber, azı dişli olan her yırtıcı hayvanın ve pençeli olan her yırtıcı kuşun etini yemekten nehyetti”.[7]
Bu hayvanlar yırtıcı bir tabiata sahip olduklarından leş yerler ve leş yedikleri için de pis sayılırlar.
Üçüncü Konu
Yılan, akrep, fare gibi zararları sabit olup öldürülmesi sünnet olan hayvanların da etleri haramdır. Saydığımız hayvanlar ve benzerleri, Araplar tarafından temiz ve hoş görülseler de haramdır. Çünkü bunları öldürmek sünnettir. Ayrıca bunların çoğu, Arapların yemekten tiksindikleri hayvanlardı.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Hayvanlardan beş (tür) vardır ki bunların hepsi de fasıktır. Bunlar Harem dahilinde de öldürülürler: Karga, çaylak, saldırgan köpek, akrep ve fare![8]
Hadîste geçen fasık kelimesi, fısk kökünden gelir ve ´çıkış yolu açmak´ demektir. Bu hayvanlara fasık denmesinin sebebi, bu hayvanların eziyet vermesi ve kendilerinden yararlanılmaması açısından normal sınırlardan çıkmış olmalarıdır. Akur kelimesinden maksat da insanlara saldıran, ısıran ve parçalayan köpektir.
Zaruret Hali
Yukarıda zikrettiğimiz hayvanların haram olmasından ´zaruret halinde onları yemek´ istisna edilmiştir. İnsan mecbur kaldığında sayılan haram yiyeceklerin tümü kendisine helâl olur. Ancak bu helâllik, midesini tıkabasa doldurmamak, hayatta kalacak kadar yemek ve
Yiyecekler ve İçecekler
başkasının hakkına tecavüz etmemek şartına bağlıdır.- Bunun delili şu ayetlerdir:
Nefislerinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah size karşı çok bağışlayıcıdır.
(Nisa/29) ´
Kim şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla başbaşa kalırsa, günaha yönelmeksizin (haram saydıklarımızdan yetecek kadarını yiyebilir). Ona günah yoktur. Çünkü Allah gafur ve rahim´dir. (Mâide/3) Fakat darda kalana, başkasının hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere bunlardan yemesi günah değildir. Çünkü Allah çokça bağışlayan ve merhamet edendir. (Bakara/173)
Helâl ve Haram Olan Yiyecekler Hakkında Bir Hatime
Daha faydalı olması için helâl ve haram olan yiyeceklerin bir kısmını zikretmek istiyoruz.,
Haram Olan Yiyecekler
A. Ilaşeratın tamamı haramdır.
Haşerattan maksat, ısırıcı küçük hayvanlardır. Bunlar karınca, sinek, böcekler, yılan, kurtçuklar, sivrisinek, bit, sursur, vaziğ denilen sam-ı ebres, iğneli ve zehirli hayvanlar, bal arısı, eşek arısı, akrep ve benzeri hayvanlardır. Çekirge, kirpi, kertenkele, yarbu gibi hayvanlar ise bunlardan istisna edilmiştir.
B. Haram olan kuşlar şunlardır: Papağan, tavus kuşu, rahame (nesir-denilen kuşa benzer), bugasa (güzel bir kuştur, kartaldan daha küçük, zayıf pençeli ve hızlı uçamayan bir kuştur), huttafe (sırtı siyah, kârnı beyaz olan bu kuş yaz mevsiminde evlere sığınır) ve yarasadır.
C. İçine necis birşeyin düştüğü sirke, zeytinyağı, pekmez ve benzeri sıvı maddeler de yenmez. Çünkü bunların temizlenmesi mümkün değildir.
D. Bedene zarar veren taş, toprak, cam, zehir gibi tüm maddelerde-haramdır.
Helâl Olan Yiyecekler
A. Turna, tokul, kaz, tavuk, kuta, çekliç, zibi, serçe şeklinde olan kuşlar, suyu insan gibi içen ve öten kuşlar, andelip, zerizur, bülbül ve benzen kuşlar helâldir.
B. Temiz ve zararsız olan lüm maddeler helâldir.
Bunlar çiçekler, meyveler, taneler, yumurta, peynir ve benzeri şeylerdir. Nefislerin tiksinip pis saydığı sümük, meni ve benzeri şeyler ise haramdır. –
C. Eti yenen hayvanların sütleri helâl, eti yenmeyen hayvanların sütleri haramdır. Ancak insan sütü temizdir, onu yemek ve içmek helâldir. Allah hakikati daha iyi bilir.
Helâl Olan İçecekler
İçeceklerde esas olan -yiyeceklerde olduğu gibi- mubah olmaktır.
O (Allah) ki yeryüzünde bulunanların hepsini sizin (faydalanmanız) için yarattı.
(Bakara/29)
Bu bakımdan gökten inen sular ve yerden çıkan meyve, çiçek ve benzeri şeylerin suları (şerbet, şurup ve şıraları) helâldir.
Biz gökten temiz bir su, indirdik ki onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandıralım ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan bir çoğunu onunla sulayahm. (Furkan/48-49)
Fakat bu umumi helâllikten, haram olduğuna dair delil olanlar istisna edilmiştir.
Haram Olan İçecekler
A. Zararlı ve zehirli olan içecekler haramdır. Çünkü bunlar bedeni hasta eder ye sonuçta öldürür.
Sakın kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. (Bakara/195) .
Nefislerinizi Öldürmeyin. (Nisa/29)
B. Kan, sidik ve eti yenmeyen hayvanın sütü -insan sütü hariç- necistir.
Bunların vücuda zarar vermesi sözkonusu olduğu gibi, insan nefsi de bunlardan tiksinir. Haram olan şeyler konusunda Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
… leş, kan, domuz eti… (En´âm/145)
Yiyecekler ve içecekler
Enes b. Mâlik´ten şöyle rivayet edilmiştir: “Bir bedevi mescid´de işedi. Cemaatin bir kısmı hemen ona doğru kalktı. Bunun üzerine Rasûlullah ´Onu rahat bırakın´ dedi. Bedevî işini bitirince Rasûlullah bir kova su istedi ve suyu sidiğin üzerine döktü”.[9]
C. Sarhoş edici olan içkilerin tümü haramdır.
Bunlar ister şarap olsun, ister başka içkiler olsun hüküm aynıdır. Sarhoşluk veren herşeyin haram olduğu nassla sabittir.
Ey iman edenler! (Aklı gideren her) içki, kumar, (ibadet ve saygı duruşu için) dikilen taş (ve benzeri şeylerden yapılan put)lar ve kısmet okları ancak pistirler ve şeytanın (süslü gösterdiği) işlerdendir. Bunlardan sakının. Umulur ki felah bulursunuz. (Mâide/90)
Nehiyde, ictinab tabirini kullanmak, havam tabirinden daha beliğ ve daha manâlıdır. Zira içkiyi haram etmek, onu yapmayı, satmayı ve almayı kapsamaz. Sakının (=ictinab edin) tabiri ise, içkiyi yapmaktan, satmaktan, almaktan kaçınılmasını da ifade etmektedir.
Sarhoşluk Veren Her Madde Haramdır
Sözkonusu ayet, sadece üzümden yapılan içkinin (=şarabın) haram olması hususunda nass olmakla beraber, sarhoşluk veren herşeyi kapsamaktadır. Çünkü Uz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sarhoşluk veren her içki haramdır.[10]
Ayrıca Uz. Peygamber hamr hakkında şöyİe buyurmuştur:
Sarhoşluk veren herşey hamr´dır. Her hamr da hararridır.[11]Bu bakımdan konyak veya votka gibi değişik isimler verilmesi, bu içkileri hamr hükmünden çıkarmaz.
Hamr´m haram olmasının sebebinin sarhoşluk verici olması olduğunda tüm müslümanlar ittifak etmişlerdir. Bu durumda sarhoşluk veren her içkinin hamr kapsamına dahil olması gerekir. Bu da sarhoşluk veren her içkinin haram olması demektir. İçkilerin isimleri ve hangi maddelerden yapıldığı hükmü değiştirmez.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden birtakım kimseler içkinin adını değiştirerek onu mutlaka içecekler.[12]
Meselâ dazı , şıraya katıldığında onu katılaşiınp sarhoşluk verici hale getiren bir danedir.
Sükr aklı muattal bırakan şiddetli bir heyecandır ki reşidliği ve liyakati ortadan kaldırır. Sarhoşluk veren şeylerden (=müskir) maksat, bir miktar içildiğinde sarhoşluk veren herşeydir. Bunlardan sarhoş etmeyecek kadarı -meselâ bir damla içmek- bile haramdır.
Fakihler bunu şu meşhur kaide ile ifade ederler: ´Çoğu sarhoş edenin, azı da haramdır´. Bu kaide, bir hadîsin lafzından alınmıştır.[13]
Sarhoş eden her içecek haramdır. Bir farak´ı sarhoş eden İçeceğin bir avucu da haramdır.[14]
Sarhoşluk Veren Her Maddenin Necis Olması
Şafii mezhebinde, sarhoşluk veren her sıvı necistir ve bunun delili de şu ayettir:
Ey îman edenler! (Aklı gideren her) içki kumar, (ibadet ve saygı duruşu için) dikilen taş (ve benzeri şeyden yapılan put)lar ve kısmet okları pistir ve şeytan´ın (süslü gösterdiği) işlerdendir. Bunlardan sakının. Umulur ki felah bulursunuz. .(Mâide/90)
Ayetin metninde geçen rics kelimesi, pis (=necis) demektir. Sarhoşluk Veren Şeylerin Haram Kılınmasının Hikmeti
Allah Teâlâ insanlara birçok nimetler vermiştir. Onların başında akıl nimeti gelir. Akıl, ayırdedici bir nimettir. Allah, insanı akıl ile diğer canlılardan üstün kılmıştır. İnsanın bireysel ve toplumsal hayatı ancak akı! sayesinde tekâmül etmektedir.
Sarhoş eden şeyler ise bu nimeti muattal bırakmaktadır. Akıl muattal bırakılır ve fonksiyonunu icra edemez duruma gelirse, nefsin hamakatı ön plana çıkarak, aklı, şehvetin emrine âmâde kılar. Bu duruma düşen insanın içinde kin ve nefret duygulan kabarır, toplum arasında sevgi ve kardeşlik bağları kesilir ve müslümanlar arasında düşmanlık yayılır. Ayrıca içki insanı Allah´ın zikrinden ve rahmetinden de uzaklaştırır. İşte bütün bunlara şu ayet işaret etmektedir:
Şeytan, ancak içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah´ın zikrinden ve .namazdan alıkoymak istiyor. Artık vazgeçecek misiniz
(Mâide/91)
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
İçkiden sakının. Çünkü o her kötülüğün anahtarıdır.[15]
Hamr´dan sakının. Şüphesiz o bütün kötülüklerin anasıdır.[16]
Yani her kötülük ve fesadın kaynağıdır. İşte bunlar, sarhoş eden şeylcnn haram olmasının hikmetlerindendir.
İçki İçmenin Hükmü
Sarhoşluk veren şeyleri ve bunların haram olduğunun delillerini beyan ettikten sonra, şimdi içki içmenin hükmünü izah edelim.
İçki içmenin, biri kazaî, diğeri dinî olmak üzere iki hükmü vardır.
Kazaî hüküm, içki içen kimseye had cezasının uygulanmasıdır. Dinî hükmü ise, ahirette azap görmeyi gerektiren bir günah olmasıdır.
Ahiretteki hükümden uzun uzadıya bahsetmeyeceğiz. Çünkü bu, kul ile rabbi arasındaki bir husustur. Bu hüküm, dünyevî cezalar ve hâkimlerle ilgili değildir. Bu, Allah Teâlâ´nın hikmetine, kaza ve kaderine bağlıdır. Ancak bütün âlimler, kasden içki içmenin en büyük günahlardan biri olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu günahın cezası, ahiretle şiddetli bir azaptır. Ancak Allah´ın bağışlaması da mümkündür.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Dünyada iken sarhoş edici içki içene ahirette tînet´ul-habâl´âan içirmesi aziz ve celil olan Allah üzerinde bir taahhüddür.[17]
– Yâ Rasûlullah! Tînel´ul-Habâl da nedir
– O, cehennem ehlinin bedenlerinden çıkan ter (veya irin)dir.
İçki İçmenin Cezası
İster şarap, isler diğer içkiler olsun, sarhoşluk veren bir içkiyi içmenin cezası -ileride zikredeceğimiz şartlar tahakkuk ettiğinde- ,40 sopadır. Ancak devlet başkanı isterse 80 sopaya kadar çıkarabilir. 40´tan fazlası, tâzir cezasıdır. Bunun delili, şu hadîslerdir.
Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: ´I iz. Peygamber´e, şarap içmiş bir kimse getirildi. Tiz. Peygamber ona yapraklan soyulmuş iki hurma değneği ile 40 kadar celde vurdu´.[18]
Enes b. Mâlik´in diğer bir rivayeti de şöyledir: “Hz. Peygamber şarap içme suçundan (ötürü) hurma dalı ve nalınlar ile celde cezası tatbik etti. Sonra Ebuhckir 40 değnek vurdu. Ömer devlet başkanı olup halk sulak ve münbit yerlere yakın olunca (refah artınca), Ömer, ´Şarap içme cezası olan değnek (sayısı) hakkında ne düşünürsünüz ´ diye sordu. Abdurrah-man b. Avf ´Ben bunu Kur´an´daki cezaların en hafifi gibi yapmanı düşünüyorum´ dedi. Ömer de 80 değnek vurdu”.[19]
40´tan fazla sopanın tâzir cezası olduğuna, Ebu Sâsân Hudayn b. Münzir´in rivayet etliği şu hadîs delâlet etmektedir: “Ben Medine´de Osman b. Âffan´ın yanında iken, ona Velid b. Ukbe getirildi. Velid (vali bulunduğu Kûfe´de) sabah namazını iki rekât kıldıktan sonra cemaate dönüp ´Size daha fazla kıldırayım mı ´ diye sormuştu. Kendisi aleyhinde iki kişi şehadet etti. Bu iki şahidden biri olan I-Iumran, Velid´in şarap içtiğini, öteki şahid de Velid´i kusarken gördüğünü söyledi. Halife Osman ´O şarap içmedikçe kusmaz1 dedi. Akabinde ´Ey Ali! Kalk ona celde vur´ dedi. Ali de ´Kalk ey Hasan! Ona sen celde vur´ dedi. Bunun üzerine Hasan da (ona öfkelenmişcesine) ´Velli hârrehâ men tevellâ kârrehâ* (hilafetin serinlik, afiyet ve iyiliklerine nail olan, onun sıcaklık, şiddet ve kötülüklerini de üzerine alsın) meselini söyledi; (yani değnek vurma vazifesini bizzat Osman, yahut onun en yakın akrabalarından biri üzerine alsın demek istedi). Sonra ´Ey Abdullah b. Cafer! Kalk onu sen kamçıla´ dedi. O. da kalktı ve Velid´i kamçıladı. Ali de kamçı adedini sayıyordu. Nihayet sayı 40´a ulaşınca, Ali ´dur´ dedi ve sonra ´Peygamber 40 kamçı vurdu. Ebubekir de 40 değnek vurdu. Ömer ise 80 değnek vurdu. Bu adedlerin hepsi de sünnettir. Fakat şu 40 adedi bana en sevimli olanıdır´ sözlerini ilave etti”.1
Hz. Peygamber´in vurduğu 40 sopa, içki içmenin esas cezasıdır. Hz. Ömer´in 80 değnek´ vurması ise tazir cezasıyla beraberdir.
Hz. Ali´nin, Hz. Ömer´e ´İçki içene 80 değnek vurulmasına taraftarım. Çünkü içki içen sarhoş olur, sarhoş olunca da iftira eder´ dediği rivayet edilmiştir.2
Rivayetin metninde geçen heza kelimesi, uygun olmayan şeyler “öy-lemektir. İftira ise, yalan söylemek; zina isnadında bulunmaktır.
Bu bakımdan içki içmenin cezası, Şafii mezhebinde 40 sopa oiarak belirtilmiştir. Bu ceza ise Hz. Peygamber´in emrettiği gibi, sarhoşken tatbik edilmez. Çünkü .sarhoşken cezalandırmada, umulan fayda hasıl olmaz.
İçki İçene Had Tatbik Edilmesinin Şartlan
İçki içen kişiye had cezasının taLbik edilebilmesi için iki şartın bulunması gerekir. ´
1. Tam delil/İki adil şahid.
1 Müslim/1707
imam Mâlik, Muvatta
Bir erkek, iki kadının şehadetiyie had cezası uygulanmaz. Hâkim´in bilmesiyle de ceza tatbik edilmez. Cezanın tatbik edilebilmesi için iki erkek şahidin olması gerekir. Bunun delili, yukarıda naklettiğimiz haberde geçen ´İki kişi onun aleyhinde şahidlik ettiğinde´ ibaresidir.[20]
2. İkrar/İçki içen kişinin itiraf etmesi.
İçki içen kişi ´Ben sarhoş edici bir içki içtim´ dediğinde, şahidlere gerek kalmaksızın had cezası tatbik edilir. İçki içen kişinin ´Ben bunun haram olduğunu bilerek ve isteyerek içtim´ demesi veya iki şahidin ´Bunun haram olduğunu bildiği halde isteyerek içti´ demeleri de şart değildir. Fakat böyle demeleri daha evladır. Çünkü burada asıl olan, kişinin, o içkinin sarhoşluk verici olduğunu bilerek ve isteyerek içmesidir. Eğer sarhoş edici-olduğunu bilmeyerek veya istemeyerek veya unutarak içtiği sabit olursa, ceza uygulanmaz. Bunun delili, Hz. Peygamber´in şu sözüdür: .
Allah Teâlâ benim ümmetimden hata, unutkanlık ve zorlanmanın cezasını kaldırmıştır.[21]
İçki içenin kusması, itiraf ve iki şahidin şehadeti yerine geçmez. Ağzından içki kokusu gelmesi de böyledir. Çünkü bir özürü olması mümkündür. Meselâ yanlışla içmiş veya zorla içirilmiş olabilir. Böyle durumlarda da ceza tatbik edilmez. Bunun delili şu hadîstir:
Gücünüz yettiğinizce müsiümanlara had uygulamaktan kaçının. Eğer bir çıkış yolu varsa, işi yoluna bırakın. Çünkü İmam´ın affetmede hata yapması, ceza vermede hata yapmasından daha hayırlıdır.[22]
Had Cezaları Kim Tarafından Tatbik Edilir
İçki içme cezası ve diğer cezalar hâkim tarafından tesbit edilip uygulanır. Halkın, kendi başına ceza tatbik etmesi caiz değildir. Fitne kapısını kapatmak için suçların tesbitini ve cezaların tatbik edilmesini hâkinfe bırakmak gerekir.
İçki içen veya benzeri bir suç işleyen kimse, suçunu itiraf ederek kendini cezaya mâruz bırakmamalıdır. Samimi bir şekilde tevbe etmesi daha münasiptir.
Enes b. Mâlik´ten şöyle rivayet edilmiştir: “Bir adam Hz. Peygamber´e gelerek ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben ceza gerektirecek bir suç işledim, bana ceza tatbik et´ dedi. Bu esnada namaz vakti gelmişti. O zat da Rasûlullah ile beraber namaz kıldı. Namaz bitince o zat yine ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben ceza gerektirecek bir suç işledim. Bu bakımdan Allah´ın Kitabı´nda emrettiği cezayı bana tatbik et!´ dedi. Rasûlullah ´Sen bizimle birlikte namazda hazır bulundun mu ´ diye sordu. O zat ´Evet bulundum´ dedi. Rasûlullah ´Suçun bağışlanmıştır´ dedi”.[23]
Hz. Ömer bir kişiye ´Allah senin ayıbını örtmüştür. Öyleyse sen de onu teşhir etme´ demiştir.[24]
Hz. Ömer bu sözü, Hz. Peygamber´in huzurunda söylediği halde Hz. Peygamber hiçbir şey dememiştir. Hz. Peygamber´in sükut etmesi, insanın ayıbını teşhir etmeyip tevbe etmesinin daha güzel olduğuna delâlet eder.
Uyuşturucular
Aklı, fikri tem beli eştiren, ağırlaştıran, onları muattal hale getiren afyon, haşhaş, benç gibi maddelerin tümü uyuşturucu kapsamına girmektedir ve kullanılması haramdır. Ağızdan iğne (=enjektör) veya başka bir yolla alınması hükmü değiştirmez. Çünkü her durumda akla zarar vermesi sözkonusudur. Uyuşturucu maddeler, beraberinde birtakım hastalıklar getirir ve kötü neticeler doğurur. Bunların zararları hiç kimseye gizli değildir. Bu bakımdan uyuşturucular da haram olmak bakımından sarhoşluk veren içkilerin hükmüne dahildir,
Ümmü Seleme´den şöyle rivayet edilmiştir: “Rasûlullah, sarhoşluk ve dalgınlık veren herşeyi (yemek ve içmekten) nehyetti”.[25]
Uyuşturucu Kullanmanın Cezası
Uyuşturucu kullanmanın cezası tâzirdir. Tâzir ise kınama, dövme, hapis gibi cezalardır ki suçun cinsine ve şiddetine ve adil İslâm kadısının takdirine göre tatbik edilir. Ancak tâzirde darb (dövme) cezası şer´î hadlerden herhangibir haddin en alt sınırını aşmamalıdır.
İstisnaî Haller
Bazı durumlar tâzir cezasından istisna edilmiştir. Bu halleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Zaruret hâli
Kişi, boğazında kalan lokmayı yutmak için şarap ve benzeri müskirattan başka birşey bulamadığında, o lokmayı şarapla yutabilir. Çünkü burada ölüm tehlikesi bulunmaktadır.
Bununla beraber kim çaresiz kalırsa (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret miktarını aşmamak şartıyla (bu istisna edilen haramlardan da yiyebilir). Şüphesiz ki senin rabbin çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
(En´âm/145)
2. Tedavi için kullanılması
Eğer doktor, sarhoşluk verici bir ilacı başka bir madde ile verir de bu ilaç sarhoşluk verici özelliğini kaybederse ve tedavi için o ilaç da mutlaka gerekli olursa, hastanın bu ilacı alması caizdir. Fakat başka bir maddeyle karıştırıldığı halde sarhoşluk verici özelliğini kaybetmemiş olan bir ilacı, tedavi maksadıyla da olsa almak caiz değildir. Çünkü sarhoşluk verici bir maddenin şifa vermesi mümkün değildir. Onun zararı, umulan faydadan çok daha fazladır.
Tarık b. Suveyd el-Hadremî´den şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber´e şöyle sordum:
– Ey Allah´ın Rasülü! Bizim yörede üzüm bağlan bulunmaktadır. Biz onları sıkıyor ve içiyoruz. (Bu hususta ne dersin )
– Hayır, onu içmek caiz değildir.
– Biz onu hastalan tedavi etmede de kullanırız.
– O şife değil, hastalıktır.[26]
İbn Mes´ud´dan şöyle rivayet edilmiştir:
Allah, hastalıklarınızın şifasını, size haram kıldığf şeylerde kılmamıştır.[27]
3. Ameliyat esnasında kullanılması
Ameliyat olacak kişi, uyuşturulmadan ameliyata tahammül edemeyecek ise doktorun uyuşturucu bir madde kullanması caizdir. Çünkü şiddetli elem ve acılar, zaruretler gibidir. Bu bakımdan böyle bir durumda uyuşturucudan yararlanmak yasak değildir. Bunun iğne (=enjektör) ile veya tablet ile veya şurup ile verilmesi durumu değiştirmez.
Allah hakikati daha iyi bilir.
——————————————————————————–
[1] Tirmizî/69
[2] Buharî/5204
[3] Tirmizî/1794
[4] Buharî/5216
[5] Tirmizî/1792
[6] Buharî/5210, Müslim/1932
[7] Müslim/1934
[8] Buharî/1732, Müslim/1198, (Hz. Aişe´den)
[9] Buharî/216, Müslim/484
[10] Buharî/5263, Müslim/2001, (I iz. Aişe´den)
[11] Müslim
[12] Ebu Dâvud/3688, İbn Mâce/4020, (Ebu Mâlik Eş´arî´dcn)
[13] Ebu Dâvud/3681, Tirmizî/1866, İbn Mâce/3393, (Cabir´dcn)
[14] Tirmizî/1867, Ebu Dâvud/3687, (Hz. Aişe´dcn)
[15] Hakim, Müstedrek, IV/145
[16] Neseî, 8/315, (Hz. Osman´dan mevkuf olarak)
[17] Müslim/2002, (Câbirdcn)
[18] Müslim/1706
[19] Müslim/1706
[20] Müslim/1707
[21] İbn Mâce/2045, (tbn Abbas´tan)
[22] Ebu Dâvud/1424
[23] Müslim/2764, Buharî/6437
[24] Müslim/2763
[25] Ebu Dâvud/3686; fmam Ahmed, Müsned, VI/309
[26] İbn Mâce/3500; İmam Ahmed, Müsned, IV/311 ve V/293
[27] Buharı