Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla sözlerime başlıyorum. Alemlerin Rabbi olana Allah’a hamd ve senalar olsun. Evliyalarına tüm ikramları, tüm kerametleri ikram eden, onları hem dünyada ve hem ölümden sonra bize faydalı kılan, yüce Allah’a hamd ediyorum. Değerli müminler, işte onlar aşkın şehitleridirler. Onlar muhabbetin şehitleridirler. Onların anılması ile rahmetler yağıyor. Onların sohbetleri ile ihsanlar ve ikramlara ulaşılır. Başlarımızın tacı Hazreti Muhammed Mustafa’ya, aline ve ashabına ve ehli takvanın imamları ashabı kirama salat ve selam olsun ve meşahıyı kiramımızdan Allah razı olsun.
Yüce Allah sadatlarımızdan razı olsun. Özel olarak Nakşibendi Sadatlarının yüz akı, Hazneviler’in baş tacı babam, şeyhim ve efendim Şehid-ul Harameyn Şeyh Muhammed el-Haznevi’den ve onun babası ve şeyhi, iki kanatlı dedemden ve onlardan önceki geçmiş sadatlardan razı olsun ve yüce Allah bizleri ve sizleri onların sırlarına mahzar kılsın.
Değerli kardeşlerim, buraya teşrif eden sizleri ve başınızda bulunan toplumun yıldızları fazilet ehli alimleri, baylar, bayanlar, yaşlılar, gençler tümünüzü yüce Allah’ın selamıyla selamlıyorum, yüce Allah’ın selamı, bereketi ve rahmeti üzerinizde olsun.
Buraya sağ ve selamet içinde ulaştığınız için de yüce Rabbime hamd ediyorum ve yüce Allah size tüm hayırları ihsan eylesin. Attığınız her adımı bereketli kılsın. Buraya gelmek için gördüğünüz eziyetler ve meşakkatler hem dünyada ve hem ahirette mutluluk ile tebdil eylesin ve buraya ulaşmak için maddi ve manevi harcadıklarınızın karşılığını yüce Allah size kat kat ihsan eylesin.
Değerli kardeşlerim, ben yüce Allah’ın zayıf kulu kalbimde oluşan duyguları, sizi görünce kalbimde olan mutluluk ve sevinçleri tabir etmekten, bunların boyutlarını anlatmaktan acizim. Malumunuzdur başıma gelen musibet çok büyüktür. Babamı kaybettim. O babam ki, hayatta iken onun şefkati ve merhameti içinde yaşıyordum. Onun sıcaklığında yaşıyor, onunla nimetleniyordum. Bu benim için çok büyük musibettir değerli müminler. Fakat sizi görünce sizinle teselli buluyorum.
Değerli kardeşlerim, benim hakkımda söyleyenleri hatırlayınca çok üzülüyorum. Benim hakkımda söylenenler, anlatılan iyilikler aslında babama atfedilmesi gereken şeylerdir. Sizlerin bu dedikleriniz babama karşı olan muhabbetinizden ve vefanızdan dolayıdır. Babamın bana giydirdiği o temiz ve berrak elbiseyi muhafaza etmek, onun ve sizin bana olan güvenini korumak ve babamın zannı üzerinde olabilmek, benim hakkımda düşündüğünüz hayırlardan daha üstün bir mertebeye çıkmak ve benim hakkımda bilmediklerinizi Allah’ın affetmesi için bana dua etmenizi sizden rica ve istirham ediyorum.
Değerli kardeşlerim, bu büyük musibetle beraber onun yanında çok büyük başka musibetler de meydana gelmiştir. Ahbapların kaybolması, düşmanlık, iftira, zulüm, uzaklık, uzaklaştırma ve toplu bir düşmanlık bu büyük musibeti takip etmiştir. Ben ayrıntılara geçip de kalplerinizi yaralamak istemiyorum. Biliyorum ki siz bu hakikatlerin çoğuna vakıfsınız. Yüce Allah’tan temenni ve niyaz ediyorum arzularımızı gerçekleştirsin, umduklarımızı kolaylaştırsın, bize ferahlık nasip eylesin, mutluluk nasip eylesin. Arzularımızı bize nasip eylesin, çünkü Rabbim her şeye kadirdir.
Değerli kardeşlerim, musibetlerin içindeyiz ama şu güvenimiz vardır. Yüce Allah şöyle buyurur: Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah,6) Evet kolaylık zorluklarla beraberdir. Bu musibetin acısını kalbimde hissettiğim zaman, onun acısı arttığı zaman yüce Allah’ın bu kelamını tekrarlayıp teselli buluyorum. Ey Muhammed! Sabredenleri müjdele. O sabredenler ki başlarına bir musibet geldiği zaman, diyorlar biz Allah’a aitiz. Dönüşümüz Allah’a dır. İşte o kimselerin Allah katında nice salavatlar ve rahmetler vardır ve kurtuluşa erenler, felaha erenler işte onların kendileridir. İşte değerli müminler, bu ayet ile, bu ayeti okuyarak ve sizi görmekle teselli buluyorum.
Değerli kardeşlerim, dediğim gibi sizi görünce, sizinle buluşunca, sizinle teselli buluyorum. Değerli kardeşlerim, ben sizi gördüğüm zaman babamın en sadık dostları, muhipleri olan sizinle teselli buluyorum. Siz babamın evlatlarısınız. Benim kardeşlerimsiniz. Bunun için yüce Allah’a hamd ediyorum. Sizler dünyanın her köşesinden ruhunu feda ederek buraya teşrif edenlersiniz. Yüce Allah’a hamd ediyorum ki bana böyle ihlaslı ve sadık kardeşler yaratmıştır. Allah’a hamd olsun.
Değerli kardeşlerim, benim kalbimde olan sevinç, mutluluk ve size karşı olan muhabbeti tabir etmek, onu sözlerle açıklamak mümkün değildir. Bu yüzden sizin muhabbetinizi ve sevginizi, benim kalbimdeki olanı açıklamaya sözlerim yetmiyor. O yönden acizim ve eksiğim. Yüce Allah’a sizdeki bu halis ve muhlis muhabbet için hamd ediyorum. Değerli müminler, aramızda olan bu muhabbetin bağı çok kuvvetlidir. Bağlar çok güçlüdür. Allah içindir. Hiç kimse buna zarar vermez ve bu devamlı olacaktır. Ondan devamlı olarak faydalanacağız. Değerli kardeşlerim, babam ayeti kerimeye mazhar olarak, hikmetli olarak, hikmetlerle dolu büyük öğütler ile, mevizeyi hasene ile ömrünü bitirdi ve hayatını bu yola feda etti.
Değerli müminler, babam saliklerin mürşidi, taliplerin öğreticisi, ilme, eğitim ve öğretime önem veren, yardımda bulunan, fakirlere ve miskinlere düşkün, Peygamberin şeriatına gayyur ve hayatını bu şekilde Allah yolunda sarf eden bir zat idi. Değerli kardeşlerim, bu muhabbet ile yüce Allah’tan temenni ve niyaz ediyorum, bizi ve sizi kıyamet ve buluşma gününde sadatlarımız ile Hazreti Peygamber’in sancağı altında haşır eylesin.
Değerli müminler, bu buluşmanın, bu güzel toplumun yansıttığı ve işaret ettiği çok şeyler vardır. Çok manevi anlamlar vardır. Onlardan birisi, sizlerin Şeyh hazretlerine, babama olan vefanızdır. Bir diğeri ise babamın size olan muhabbetinin sizin ona olan muhabbetinizden daha fazla olduğudur. O babam ki, kendi hayatını, kendi ömrünü Allah yolunda harcadı. Dünyada İslam dini için bir güneş idi ve yüce Allah’ın şu kelamına mahzar olmuştu: “İnsanları Allah’a çağıran, kendisi de salih amel işleyen ve doğrusu ben müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet: 33) İşte bu ayeti kerimeye mahzar olarak kendi hayatını bu yolda feda etmiştir.
Değerli kardeşlerim, babam Peygamberin sünnetinden ve siretinden terk edilmekte olan ve unutulanları ihya etmeye gayret ediyordu. Hayatını bu şekilde geçirmiş ve buna adamıştı. Değerli kardeşlerim, Yüce Allah (c.c.) kendi evi Kabe-i Mükerreme ile Ravza-yı Müşerrefe arasında tavafını ve sayını bitirdikten sonra, Lebbeyk Allahümme Lebbeyk dedikten sonra, ona ikram ederek, ona bu şekilde karşılık vererek, onun pak ruhunu teslim almıştır. Değerli müminler, babam için yüce Allah tarafından en büyük nimet işte budur. Onun için diyorum ki: Ey Babam! Yüce Allah’ın sana ettiği bu ikram sana mutlu olsun, seni kutluyorum ve değerli müminler, yüce Allah kıyamet gününde bizi onun himmet ve bereketinden mahrum etmesin.
Değerli kardeşlerim, ben babamın o pak ruhuna seslenmek istiyorum müsaadenizle. Sana olan ahu figanım fayda vermez asla ne vecdim ne de kalbimde olan o yankıların. Ey kadere hükmeden! Ondan sonra mutluluğuma da hükmettin. Benim onun üzüntüsünden dolayı akan göz yaşlarımı kuruttun. Eğer satın alınsaydı, eğer ruhlar feda edilseydi, ben tüm ruhları ve tüm değerleri uğrunda feda ederdim. Ey babam, senin markadin geçici olarak bizden uzak olsa da ve onun uzaklığından kalbimizde keder ve acı hissetsek de yine sen bizimle berabersin. Bizim başlarımızın üzerinde ruhaniyetin dalgalanmaktadır. Müridlerin üstüne çadır gibi bürünmektesin. Ey Babam! Biz hayatımız boyunca senin yolundan ayrılmayacağız, senin adabını ihya etmeye gayret edeceğiz. Senin adaplarını eksikliklerden koruyacağız ve muhafaza edeceğiz. Ey Babam! Sen rahat ol. Hayatımız boyunca senin uğrunda, senin yolunu muhafaza etmek için, adabını muhafaza etmek için ruhumuzu feda edeceğiz ve senin yolun ve adabın üzerinde kalacağız. Ey Babam! İşte senin yetiştirdiğin muhlis ahbapların ve sadıkların bunlardır. İşte bunlar dünyanın her köşesinden buraya teşrif ettiler. Ne yazın sıcaklığı, ne yolun meşakkati onları bu nurdan, bu muhteşem toplumdan engelleyemedi. İşte bu senin o sıdkının meyvesidir. İhlasının meyvesidir. Gayretinin neticesidir ve bu şekilde devam edecektir.
Değerli kardeşlerim, işte babamın yolu ve tarikatı budur. Değerli kardeşlerim, babam şöyle buyururdu, tarikat Peygamber aleyhisselatu vesselamın şeriatına hizmetkardır. Hatta tarikat şeriatın bizatihi kendisidir. Ve diyordu ki, herhangi bir tarikat kıl payı kadar şeriata muhalif olursa, işte o yalandır, iftiradır, kandırmadır. Onun zararı menfaatinden daha fazladır. Ey Rabbim, Sana şükürler olsun. Sana hamd olsun. Babamın geride bıraktığı bu meziyetler, bu toplumun içindeki sıdk ve ihlas için, babamın geride bıraktığı bu insanların vefası için, babamın geride bıraktığı bu sıdk, bu vefa, bu ihlas, bu eser bu mutluluk, bu iyilikler için. Ey Rabbim, Sana hamd ve şükranlarımı sunuyorum.
Değerli kardeşlerim, babam ve şeyhimin tarikatı sevgi tarikatıdır, ihlas tarikatıdır, vefa tarikatıdır. Evet değerli kardeşlerim, hep dolu ihlastır. hep dolu muhabbettir. Onun tarikatının hedefi ihlas ve muhabbettir. Onun için babam Şeyh hazretleri, tarikat için hepsi sevgidir, ilimdir, irfandır gayrettir ve ihlastır diyordu. Bu şekilde buyuruyordu ve tarikatı bu şekilde beyan ediyordu.
Değerli kardeşlerim, babamın beyan ettiği tarikat, hem bireyin ve hem de toplumun maslahatı içindir. Hak ve gerçek tasavvuf insan ve Allah arasındaki alakayı, insan ve insan arasındaki ilişkiyi güzelleştiren bir bağdır. O bağ muhabbet ve yardımlaşmadır. İşte muhabbet ve ayrım yapmadan yardımlaşma olduğu taktirde, insan ve Allah arasındaki ve insan ile insan arasındaki alaka güzelleşir ve bağ güçlenir. Onun için değerli müminler, sadatı sofiye insanın dünyasının ve ahiretinin işleri muhabbet ile olur buyurmuşlardır. Yardımlaşma ile olur buyurmuşlardır. Dünya ve ahiretin işlerinin ayakta durmasının en güzel ve en sağlam yolu muhabbet ve yardımlaşma ile mümkündür.
Değerli kardeşlerim, sizi çok önemli bir konuyu arz edeceğim. İyice bunu dinleyin, tarafsızca dinleyin ve olduğu gibi nakledin. Babamın ve Şeyhimin tarikatı hepimizin boynunda bir emanettir. Onu bidatlardan, şeriata muhalefetlerden korumamız gerekiyor. Onu siyaset için kullanmamamız gerekir. Onu kendi şahsi menfaatimiz için kullanmamamız gerekir. Onu istismar etmememiz gerekir. Kim bu tarikatı kendi şahsi menfaati için istismar ediyorsa, siyaset için kullanıyorsa işte o kimseden, açık söylüyorum ben beriyim ve Nakşibendi büyükleri de ona düşmandırlar. Onun derecesi ne olursa olsun. Bizimle alakası ne olursa olsun. Aramızdaki vasfı ne olursa olsun. Akrabalık derecesi ne olursa olsun, biz ondan beriyiz ve onun yaptığından kendisi sorumludur. Allah korusun değerli müminler, beni de bu tarikata muhalefet yaparken, tarikatı çirkin vasıflar için kullanırken görecek olursanız bana deyin ki, bu sana layık değildir, babanın yolu bu değildir, babanın adabı bu değildir. Bunu yapma, bu senin babanın yoluna yakışmaz. Senin babanın yolu bu çirkin sıfatlardan beridir. Bu şekilde size vaciptir ki beni uyarmalısınız.
Değerli kardeşlerim, bu büyük toplum, bu güzel tablo, bu münevver buluşma bizim ülkemizin içindeki birlik ve beraberliğe dalalet ediyor. Ülkemizin içindeki birlik ve beraberliğin, dini özgürlüğün ve babamın tarikatından ve adabından fayda görüldüğünün en büyük delili bu toplantıdır.
Değerli kardeşlerim, yüce Allah’tan temenni ve niyaz ediyorum, bize birlik ve beraberlik ihsan eylesin. Hem ülkemize, hem diğer İslam ülkelerine birliği ve beraberliği ihsan eylesin. Herhangi bir ülkenin, özel olarak bizim ülkemizin lideri ve yöneticisi, birliğe ve beraberliğe sebep olan, vesile olan önder ve sorumlulara yüce Allah’tan muvaffakiyet, sıhhat ve afiyet temenni ve niyaz ediyorum.
Değerli kardeşlerim, bize nasip olan şu hal çok büyük bir nimet ve semeredir. Bunu korumamız gerekiyor. Bu meyveyi muhafaza etmemiz gerekiyor. Sıdk ve ihlas ile, muhabbet ve sevgi ile. Değerli müminler, eğer biz bunu yapamazsak, işte o zaman bizim güvenimiz kaybolacaktır. Değerli müminler, bizim bunu korumamız için dini öğretilere ihtiyacımız vardır. Dini öğretilerimizi en güzel ve sahih bir şekilde öğrenmeye ihtiyacımız vardır. Çünkü dini öğretilerden uzak olan, cahil olan bir kimse daimi olarak zayıflık içindedir, azınlıktadır, güveni yoktur ve elindekileri kaybeder.
Değerli kardeşlerim, malumunuzdur saldırılar ahlaksızcadır, şartlar naziktir. Evet bize karşı olan düşmanlar bize saldırmaktadır. Bizim hakkımızda ve aleyhimizde yaygara koparıyorlar. Bizim onlara karşılık vermemiz , onları reddetmemiz ancak ve ancak birbirimizi sevmek ile ihlas ve yardımlaşma ile mümkündür. Eğer bu aramızda olmazsa, onların bize saldırıları devam edecektir.
Değerli kardeşlerim, İslam ihlas dinidir. Sevgi dinidir, af dinidir. Evet, zulüm dini değildir. İftira dini değildir. Anarşi dini değildir. Saldırma dini değildir. Onun için değerli müminler, dinde izzet var, dinde şeref var. Bununla beraber din azgınlığa, aşalığa, hakarete karşıdır ve savaş açmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir.’ (Münafikun-8)
Değerli kardeşlerim, İslam mücrimlerden beridir. Mücrimler, masum insanları öldürenlerdir. Mücrimler, mukaddesatları tahrip edenlerdir. Mücrimler, dinde tahribat yapanlardır. Mücrimler, siyonistlerin siyaseti, baskısı altında olanlardır. Mücrimler; anarşidir, teröristtir. İşte İslam dini bunlara karşıdır ve İslam dini bunları reddediyor ve İslam dini onların yaptıklarından beridir.
Değerli kardeşlerim, son olarak yine hepinize şükranlarımı ve minnetlerimi sunuyorum. Bu münasebete katkısı olan herkesi yaptıklarına ve gayretine göre yüce Allah mükafatlandırsın ve yüce Allah bizi ve sizi sadatlarımızın bereketlerinden mahrum etmesin.