Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam efendimiz, habibimiz Hz.Muhammed’in, al ve ashabının ve izinde yürüyenlerin üzerine olsun. Allah-u Teala’ya hamd ediyorum, Allah Teala sizlere ikram etti, Peygamber aleyhisselatu vessalamın mevlidinde burada hazır oldunuz. Allah Teala cümlemiz için bu münasebeti hayırlara vesile kılsın.
Bu münasebeti tekrar tekrar yaşamayı tüm müslümanlara nasip eylesin. Müslümanlar dinlerine dönmüş vaziyette, Allah-u Teala onlara güç, kuvvet vererek ve yardım ederek tekrar böylesi bir münasebeti görmeyi nasip kılsın. O gün geldiğinde müslümanlar düşmanlarına karşı zafere ulaşmış, işgal edilmiş topraklarını geri almış, dinlerine dönmüş, hepsi beraber kardeş olmuş olsunlar inşallah.
Değerli Müslümanlar ! Babam Şeyh Hazretlerinden (k.s.) duydum. Bu münasebetle ilgili olarak şöyle diyordu; İnsanlar kendi sınıflarına ve adetlerine göre büyüklerinin doğum günlerini kutlar, mevlitler yaparlar. Bize de Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)’in ümmeti olarak, o büyük zatın doğumu için böyle bir münasebet düzenlemek, O’nu tazim etmek, methetmek elbette bir vazifedir. Güzel ve uygun olan bir iştir. Peygamber Efendimizin mevlidini kutlamak, doğum günün kutlamak, şüphesiz onu kalbimizde böylece tazim etmek, onu sevdiğimize dalalettir. Ben acizane burada söz ile, sizler ise hal diliyle, buraya gelmeniz ile, Peygamber Efendimizin (a.s.) sevgisinin kalbinizde olduğunu ifade ediyorsunuz. Evet bana ve sizlere, hepimize Peygamber efendimizin sevgisini göstermek ve O’nu sevmek vazifedir.
Değerli Müslümanlar ! Şu anda gerek burada ve gerekse de dünyanın her yerinde, müslümanlar Peygamber Efendimizin (a.s.) mevlid-i şerifini kutlamakta ve ona olan sevgilerini göstermektedirler. Gerçekte Peygamber Efendimizi (a.s.) tazim etmek, O’nun ahlakıyla ahlaklanmak, onun sünnetini tatbik etmek, yolunda yürümekle olur. Sadece zahir ile iktifa etmek yeterli değildir. Allah Teala’dan umudum, O’nun emirlerini yerine getirerek, yasaklarından sakınarak, Peygamber aleyhisselatu vessalamın ahlakıyla ahlaklanarak, sünnetini tatbik ederek, içten bir tazim etmeye bizi muvaffak eylemesidir. Sadece zahirde kalıp, kabuğu tutup, içini terk etmekle değil.
Değerli Müslümanlar! Ben zayıf ve aciz bir kul olarak, Peygamber aleyhisselatu vessalamın vasfı hakkında ne diyebilirim ki. Öyle bir zat ki Allah Teala onu vasfetmiş, O’nu övmüş. Kur’an’ı Kerim’de mealen şöyle buyurulmaktadır: “Şüphesiz sen ey Habibim Muhammed (aleyhisselatu vessalam) yüce bir ahlak üzerindesin.” Bundan daha büyük bir vasıf, daha büyük bir övgü ne olabilir ki. Yine Allah-u Teala başka bir ayeti kerimede mealen şöyle buyurmaktadır: “Biz seni insanlara, cinlere ve tüm mahlukata ancak rahmet olarak gönderdik.” Bundan daha büyük, daha azim bir vasıf ne olabilir ki. Allah Teala’nın Kuran’ı Kerim’de buyurduğu bu ayeti kerimedeki güzel ahlakın biz acaba neresindeyiz.
Bunu ne kadar tatbik ediyoruz? Allah Teala’nın sözünden daha büyük,daha azim, daha doğru söz olabilir mi. Allah Teala Kuran’ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır: “Deki (onlara) Ey Habibim! Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olunuz. Böylece Allah Teala sizi sever ve günahlarınızı bağışlar.’ Başka bir ayeti kerimede mealen Allah Teala şöyle buyurmaktadır: ” O kendi nefsine meylederek konuşmaz. Konuştuğu Allah Teala tarafından kendisine indirilen bir vahiydir. O batıla asla girmez.” Bundan daha büyük, daha azim hiçbir şey olamaz değerli müslümanlar. Allah Teala bununla da yetinmeyip, Peygamber Efendimizin (a.s.) ismini, kendi isminin yanında beraber söylemedikçe, müslüman olunamayacağını bildirmiştir. İnsanlar Allah Teala’nın birliğine, Peygamber Efendimizin (a.s.), Allah Teala’nın peygamberi ve rasulü olduğuna inanmadıkça, sözle, fiille, kalple inanmadıkça müslüman ve mümin olamazlar. Allah Teala kişinin kıldığı namazını Peygamber Efendimizin (a.s.) ismini zikir etmedikçe kabul buyurmaz. Tahiyyatta oturduğu zaman, Peygamber Efendimizin (a.s.) ismini zikir etmeyenin Allah Teala namazını kabul etmez. Değerli Müslümanlar! Ben ne kadar Peygamber Efendimizi (a.s.) medih ve vasıf edersem edeyim, bu okyanusun bir damlası kadar bile olamayacaktır. Nasıl ki onu tazim ve takdır edebilirim ki; Allahu Teala O’nu tazim etmiş ve O’nu yükseltmiştir.
Değerli Müslümanlar! Peygamber Efendimize (a.s.) gönderilen vahiy bütün müslümanlara, alimlere, mürşidlere kendilerine yol edinmeleri ve O’nun ahlakıyla ahlaklanmaları için yeterlidir. Allah Teala Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemi peygamberlerin sonuncusu ve tamamlayıcısı olarak gönderdi. O’nun şer’i şerifi, önceki peygamberlerin şer’i şeriflerinin hükmünü iptal etti. Onlarda bulunan bütün güzelliklerin hepsi Peygamber Efendimizin ahlakında ve şer’i şerifinde mevcuttur. Bundan daha büyük, daha değerli bir şey ne olabilir ki. Değerli Müslümanlar! Peygamber Efendimizin (a.s.) mevlid-i şerifini kutlamanın bu kadar büyük ve azim olmasının nedeni Peygamber Efendimizin (a.s.) çok büyük ve azemetli olmasındandır. Allah Teala Peygamber Efendimize verdiği nimetleri bütün insanlığa kati delillerle ispat etmiş göstermiştir. Bundan daha güzel ne olabilir.
Değerli Müslümanlar! Peygamber Efendimizi sevmeyen düşmanları, O’na bir eksiklik, bir noksanlık nispet etmek istediler. Bunun için çok çaba gösterdiler. İslam’dan önceki ve sonraki tüm dönemlerde Peygamber Efendimizde (a.s.) hiçbir eksiklik, hiçbir noksanlık bulamadılar. Allah Teala onların bu isteklerini yüzlerine vurdu. Ebu Süfyan Rum diyarına gittiği zaman Rum kralı Herakl kendisine; ‘Peygamberi anlat, onun hakkında neler dersiniz.’ dedi. O dedi ki; Ben ve bütün Mekke ehli asla onun yalan söylediğini görmedik ve O asla yalan söylemez.’ O zaman Rum kralı Herakl dedi ki: ‘Madem ki sizlere yalan söylemez, Allah Teala’nın adına nasıl yalan söyler.’ ve ona Peygamber Efendimizin davasının hak üzerinde ve doğru olduğunu söyledi.
Seyyidina Ali (kerremallahu veche) şöyle diyordu: ‘Musibetlerin dalga dalga geldikleri zaman onlara karşı duayla silahlanırdım.’ Evet değerli müslümanlar ! Size söylediğim gibi bu musibetleri def etmek için en güzel vesile duadır. Ve dediğim gibi bu musibetlerin başımıza gelmesinin en büyük sebebi Peygamber Efendimizin (a.s.) izinden yürümediğimizden dolayıdır. Peygamber Efendimizin ahlakından uzak kaldığımızdan dolayıdır.
Değerli Müslümanlar! Musibetlerin başımıza gelmesinin ikinci sebebi de dünyaya meyletmek ve dünya sevgisidir. Hiç tefekkür ediyormuyuz!.Bu dünyadan bizimle beraber bir şey gelir mi diye düşünüyor muyuz! Bu dünyadan göç edip gideceğiz. Ondan hiçbir şeyi beraberimizde götürmeyeceğiz. Akıllı insan dünyaya bir zerre kadar meyletmez. Bilmiyor muyuz ki dünya bir eğlence, oyalanma yeridir.
O halde değerli müslümanlar Allah Teala’ya yönelelim, dünyaya meyil etmeyelim. Umulur ki o zaman Allah Teala bu musibetleri üzerimizden kaldırır. Değerli Müslümanlar! Hepimiz bu dünyadan göç edeceğiz, öleceğiz. Kardeşimizle, bacımızla vedalaşıp gideceğiz. Hiçbir şey de götürmeyeceğiz. Ve en büyük ibreti de Şeyhimizde (k.s.) gördük. Şeyhimiz (k.s) vefat etti. Hani beraberinde ne götürdü. Ancak insanlığa yaptığı hizmeti, irşadı, ıslahı, salih ameli. Başka dünya ile ilgili bir şey götürdü mü.! O halde değerli müslümanlar ! Ne kadar akılsızlıktır dünyaya bağlanıp, dünya sevgisine meyletmek. Oysa ölecek ve hiçbir şey de götürmeyeceğiz. Sizlere dünya ile ilgili bunları söylerken benim kastım dünyaya çalışmayın, işinizi yapmayın, tarlanızı sürmeyin demek değil. Hayır amaç bunu gerektirmiyor. Benim isteğim ve dinimizin emrettiği Allah Teala’ya kalbinizi vermenizdir. Dinimiz dünya için çalışmayı, ticaretle uğraşmayı yasaklamıyor. Allah Teala’dan umut ederim ki bizleri muvaffak eylesin.
Peygamber Efendimizin (a.s.) bu mevlidini kutlamaya, O’nu gereği gibi tazim etmeye bizleri muvaffak etsin. Sizlerin burada hazır olup, toplanmaktaki niyetiniz Peygamber Efendimizin (a.s.) sünnet-i seniyesini ihya etmektir. Onu tatbik etmektir, O’na olan sevgiyi göstermektir ve bunu da başardınız.
Değerli müslümanlar! Dikkatlice bakacak olursak göreceğiz ki bu gün içine düştüğümüz durum, bir hasta gibi zayıf ve güçsüz olmamızın sebebi, Peygamber aleyhisselatu vessalamın şer’i şerifini tatbik etmediğimizdendir. O’nun ahlakıyla ahlaklanmadığımızdan dolayıdır. Allah Teala’nın haram kıldığı şeyleri işleyip, emirlerini tatbik etmediğimizden dolayıdır. Evet değerli Müslümanlar! İçinde bulunduğumuz bu duruma asıl sebep Peygamber Efendimizin (a.s.) izinde yürümememizdir. Peygamber Efendimizin (a.s.) metodunu tatbik etmememizden dolayıdır. Bu musibetler, bu zaaflar, bu acizlik, bundan dolayı üzerimize gelmektedir. Ve böyle devam ettiğimiz sürece daha nice musibetleri göreceğiz. Değerli müslümanlar bunun ilacı Peygamber Efendimizin (a.s.) şer’i şerifine dönmektir, onun izinde yürümektir. Allah-u Teala’ya karşı yaptığımız kusurlardan, işlediğimiz haramlardan dolayı tövbe etmektir. Bunu başka bir şeyle telafi etmek mümkün değildir.
Değerli müslümanlar! Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam duayı musibetlere karşı korunmak için vesile edinmiş ve dua etmiştir. Biz de bu durumumuzdan kurtulmak için Allah-u Teala ‘ya dua etmeliyiz, O’na yönelmeliyiz. Dua ile ilgili olarak Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır: ” Rabbiniz olan bana dua ediniz ki duanızı kabul edeyim.” Başka bir ayette Allah Teala Peygamber Efendimize hitap ediyor ve mealen şöyle buyuruyor “Kullarım beni senden sorsalar onlara de ki; Rabbim size yakındır, dualarınızı kabul eder. O halde Rabbinize icabet edin. Umulur ki felaha kurtuluşa erersiniz.” Değerli Müslümanlar! Hiçbir peygamber yoktur ki zorluklar, musibetler karşısında, savaşlarda ve cihad esnasında Allah Teala’ya dua etmemiş olsun. O halde biz de Allah-u Teala’ya dua edelim.
Değerli Müslümanlar! Peygamber aleyhisselatu vesselamın hanımı Hazreti Hatice (r.anha) ve amcası Ebu Talip vefat ettikten sonra müşrikler Peygamber Efendimize olan ezalarını daha fazla arttırdılar. O’na daha fazla eziyet ettiler. Peygamber aleyhisselatu vesselam insanları Allah’ın dinine davet edebilmek için, Taif denilen yere gidip, oranın ahalisinden yardım istedi. Onları Allah’ın dinine davet etti. Peygamber Efendimize Taif halkı yardım etmediği gibi ona eziyet dahi ettiler. Hatta cahillerini, çocuklarını arkasından saldılar. Onlar taşlarla O’na vurdular ,ayaklarını kanattılar. Peygamber Efendimiz bu musibetler karşısında, bu zorluklar karşısında meşhur duasını yaptı. Taif duası ismiyle meşhur bu duayı yaptı.
Bu duada Allah Rasulü salllallahu aleyhi vesellem; “Ey Rabbim! Beni kendi kendime bırakma, ben bu zorlukların üstünden gelemem. Ey Rabbim, beni düşmanına, bana eziyet edecek birine mi teslim edeceksin.Ey Rabbim, eğer sen benden razı olursan bu gördüğüm zorluklar hiç bir şey değildir. Ey Rabbim, beni bu zorlukların üstünden gelmeye ve dinini insanlara hakkıyla tebliğ etmeye muvaffak et.’ Bu meşhur dua çok uzundur. Allah Rasulü salllallahu aleyhi vesellem bu sıkıntılı halde bu şekilde Allah-u Teala’ya dua etmiştir. Değerli Müslümanlar, Peygamber Efendimiz bu duayı yaptıktan sonra, Allah Teala dağlardan sorumlu meleğini Peygamber Efendimize (a.s.) gönderdi. Melek, Peygamber Efendimize eğer isterse Mekke’nin içinde bulunduğu iki dağı onların üzerilerine yıkabileceğini ve emrini beklediğini söyleyince, Peygamber Efendimiz; ‘Hayır, sabredeceğim. Umulur ki onların soyundan Allah-u Teala’ya iman edenler çıkar. Allah-u Teala’ya ibadet ederler, kulluk ederler. ‘ dedi.
Değerli Müslümanlar! Peygamber Efendimizin doğum gününü ister doğuda ve isterse batıda olsun tüm müslümanlar her yerde kutlamaktadırlar. Her fazıl ve kamil insanın yapacağı en güzel şey de budur. Bizler de bu mevlidi şerifini kutlamak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Allah-u Teala (c.c.) bizi Peygamber Efendimizin (a.s.) sevgisi üzerine bir araya getirdi. Uzak yerlerden buraya geldiniz. Allah-u Teala’dan umudum, yorgunluğunuzu rahata tebdil etmesi, harcadığınız her kuruş yerine size kat kat fazlasını vermesi, devlet başkanımızı da insanların ve memleketlerin hayrı için muvaffak etmesidir.
Değerli kardeşlerim! Ben böyle büyük toplulukları fırsat bilerek, sizin dikkatinizi çok önemli bir noktaya çekmek istiyorum. Değerli kardeşlerim, hepimiz Şeyh hazretlerinden defalarca duyduk ki o sohbetlerinde hakikat olan bu tarikatın yolunu açıklardı. Öyle bir yol ki kendinden önceki büyüklerden alınmıştır. Şeyh hazretleri (k.s.) en gür sedasıyla, büyük toplulukların içinde şu sözleri sürekli tekrarlardı: ‘Biz özellikle iki şeyle uğraşmıyoruz. Birincisi, biz siyasetle uğraşmıyoruz ve siyasetle ilgili hiçbir işe kesinlikle girmiyoruz. İkincisi, Allah’a hamd olsun biz milletin malını toplamıyoruz.’ Ben Allah’ın fakir kulu bugün siz değerli müslümanlara özellikle bu iki emri seçimler öncesinde tekrar vurguluyorum. Bu yol babamın yolu ve yakın kişilerin yanında bilinen bir yoldur. Biz hiçbir insanı herhangi bir partiye yönlendirmeyiz. Bu seçim her insanın kendine reyine göredir. Herkesin kendine has kanaati vardır. Herkes kendi beğendiğini tercih eder ve kendisinden bu din için hayır ve menfaat beklediğini tercih eder. Bu vatanın ve vatandaşın faydasını düşünen kişileri tercih eder. Ben burada ilan ediyorum, bu mekanda size söylüyorum.
Ey Müslümanlar! Hepinizden rica ediyorum, beni dikkatle dinleyiniz. Ne zaman ki halktan birisinden, kim olursa olsun, bu yolu istismar ettiğini ve bizim hakkımızda dedikodu yaptığını görürseniz, bu söylenenler bizden gördüğünüzün ve duyduğunuzun tersi ise bilin ki o yalandır ve iftiradır. Biz, sizin de bildiğiniz gibi bu gibi konulardan tamamıyla uzağızdır. Burada olanlar olmayanlara bu hakikatı bildirsinler. Efendimizin, al ve ashabının, sadat-ı kiramın ruhları için El – Fatiha.