Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla sözlerime başlıyorum. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdü senalar Hazreti Muhammed’e, aline ve ashabına salat ve selamlar olsun. Değerli kardeşlerim, inancınız olsun ben bu makamda konuşmaya layık olmadığıma inanıyorum. Size konuşmaktan, vaaz etmekten aciz, Yüce Allah’ın zayıf bir kuluyum. Ancak babam hakkında ve benim hakkımda beslediğiniz hüsnü zandan, bu iltifatınızdan ve konuşmama olan isteğinizden dolayı bu kürsüye geldim. Sizlerin bana olan rağbetiniz, aslında babama olan takdir, sevgi ve saygınızdan dolayıdır, benim için değildir.
Değerli kardeşlerim, vaazıyla, irşadıyla, gayretiyle, tüm insanlara faydalı olan, İslam dinine hizmet eden ve kendisinden çok büyük faydalar görünen böyle bir zatın oğlu olduğumdan dolayı, benden birkaç söz duymak istiyorsunuz. Yüce Allah’tan temenni ve niyaz ediyorum ki, babamın, sizlerin ve tüm müslümanların benim hakkımda olan hüsnü zanlarınaza beni layık eylesin.
Sizden ricam bana dua edin ki, babam Şeyh Hazretlerinin bana giydirdiği bu elbiseyi,bize gösterdiği yolu, bıraktığı adapları menfaatlerden, istismardan, art niyetten koruyabileyim. Babam Şeyh Hazretlerinin bize çizdiği yol, gösterdiği adap öyle temiz adaptır ki, o adaplar ile amel eden, onlara sarılan babamın muhipleri ve sevenleri nereye giderlerse gitsinler alınları açıktır, başları yüksektedir, herkesten farklıdırlar. Onun için Yüce Allah’tan temenni ediyorum, bizi bu yolun üzerinde muvaffak eylesin. Bu buluşmayı, bu münasebeti, bu insanların buraya gelişini halis kendi yüzü hürmeti için eylesin. Menfaatlerden korusun ve daimi kılsın.
Değerli kardeşlerim, Şeyh Hazretleri (k.s.) Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın şu hadisini okurdu; ‘Sizin aranızda iki vaiz bıraktım. Biri susan, diğeri konuşan vaiz. Susan ölümdür. Konuşansa Kur’an-ı Kerim’dir.’ Kur’an-ı Kerim’de nice vaazlar vardır, tembihler vardır. Yüce Allah(c.c.) şöyle buyurur: ” Benim zatımdan korkun, benim gazabım şiddetlidir.”
Değerli müminler, biz kendimize bakmalı ve düşünmeliyiz, acaba bizim Allah’tan korkumuz ne derecededir. Yüce Allah’ın bizden istediği o korku bizde mevcut mudur ! O şiddetli azabın nasıl olduğunu düşünüyor muyuz?Kendimizi hesaba çektiğimiz zaman, Kur’an-ı Kerim’de vaazlar bulacağız. Ama düşünmediğimiz, korkuyu hissetmediğimiz, Allah’tan ve azabın şiddetinden şuurlu bir şekilde çekinmediğimiz zaman, işte o zaman ne korku hasıl olur ve ne de Kur’an-ı Kerim’den vaaz ve nasihat alabiliriz.
Değerli kardeşlerim, bu buluşmada çok büyük faydaları vardır. Yüce Allah zahiren bundan faydalandığımız gibi manen de faydalanmamızı nasip eylesin. Babam Şeyh Hazretleri bu meydanlarda pehlivan gibiydi. Ben onun gibi pehlivanlığa layık değilim. Böyle toplumlar ancak ona layık idi ve onun sözünü dinlerdi. Şeyh Hazretleri şöyle buyuruyordu; Herkesin üzerine vacip olan şudur ki, Yüce Allah’ın (c.c.) kitabına, Peygamberin (a.s.) sünnetine, Selef-i Salihin bu menfaatli adaplarına sarılmalıdır. Çünkü tüm üstünlük, şeref,izzet, makam, dinde kolaylık, fitnelerden uzak kalış hepsi burada mevcuttur. Manevi hastalıkların tedavisinin nasıl olduğunu ancak onlar bilirler. Eğer onların izini takip edersek, manevi hastalıklarımızı tedavi etme imkanımız olacaktır.
Değerli kardeşlerim, bize vacip olan muhasebede bulunmaktır. Masiyetleri, haramları işlenirken ,zulmen insanların malına tecavüz ederken, bu Allah’tan korku mudur! Böylesi bir durumda bizde Allah’ın korkusu var mıdır? Düşündüğümüz zaman, bakacağız ki biz Allah’ın korkusundan çok uzağız ve bizim içinde bulunduğumuz ahvaller korkunun alameti değildir.
Değerli Müslümanlar! Bizler bu halimizden dolayı pişman olacağız. Yalnız o zaman ki pişmanlığın bize faydası yoktur. Peygamber aleyhissalatü vesselamın beyan etttiği gibi, kim daha karanlık olmadan yola çıkıp, hedefine giderse mutlaka maksadına varacaktır. Yüce Allah’ın (c.c.) nimeti çok değerlidir. O değerli nimeti cennettir. Cenneti elde edebilmek için bize gerekenlerin ne olduğunu bilmeliyiz. Onun karşılığı ancak ibadet, takva ve salih ameldir.
Yüce Allah’a duyulan gerçek korku, O’na ibadet etmek ile anlaşılır. Ağlamak, eğer ibadet edilmiyorsa, korku değildir. Peygamber aleyhissalatü vesselam eğer siz ölüm ve ölüm sonrasında ne olduğunu bilseydiniz, az gülerdiniz, çok ağlardınız diye buyurmuştur. Gerçek korku Allah’a ibadet etmek ve ölüm sonrası için hazırlık yapmaktır. Dünya fanidir. Bakınız büyük zatlar dün aramızdaydılar. Sonra intikal ettiler, öbür aleme göçtüler. Biz bunları kendi gözlerimizle görüyor, fakat onların ölümünden ibret almıyoruz. Kendimize dönmeliyiz ve Allah’a karşı korkumuzun ne seviyede olduğuna bakmalıyız. İrşadıyla, hizmetiyle, gayretiyle bize aydınlatan yolu gösteren, insanların hidayetine vesile olan o büyük zatın, Şeyh Hazretlerinin intikali bizim için en büyük vaizdir ve nasihat almak istediğimiz takdirde işte o bizim için kafidir. Ondan ibret almamız gerekiyor.
Değerli kardeşlerim, kendi hayatını irşad ile, vaaz ve nasihatler ile geçiren, bir saniye dahi boşa harcamayan, hepsini Allah yolunda veren ve bu şekilde ruhunu feda eden babam Şeyh Hazretleri gibi bir zat gittikten sonra, bizim dünyada kalmamız mümkün müdür! Elbette mümkün değildir. Aradaki fark şudur ki böyle babam ve onun gibi büyük zatlar, alınları açık olarak, takva ve ibadet ile, güçlü bir iman ile diğer aleme intikal etmişlerdir. Peki bizim halimiz ne olacaktır, biz neyle gideceğiz, önümüze ne çıkacaktır, ne azap göreceğiz, ne halde olacağız. Bizim kendi halimizi düşünmemiz, kendimizi düzeltmemiz lazımdır. Eğer böyle bir düşünceniz yoksa, kalbiniz katılaşmış ise, malumunuzdur ki böyle bir kalbe hiçbir vaaz, hiçbir nasihat tesir etmez.
Değerli müminler, bizden kim vardır ki üzerine ölüm gelmeyecektir. Bizden kim vardır ki ölüm yok diye inanıyor. Cennet cehennem yok diye inanıyor! Kimse. Hepimiz iman ehliyiz. Bu inanç ve his hepimizde vardır. Ama maalesef bakıyoruz ki, hiç hazırlığımız yok. Onlar için gereken ihtiyacımızı temin etmiyoruz. Cennete girmek için, cehennemden uzak kalmak için, ölüm sonrası için hazırlığımız yok. İşte bu haldeyiz değerli müminler.
Değerli kardeşlerim, Kur’an-ı Kerim bizi kıyametin ahvalinden çokça korkutmaktadır. İkaz etmektedir. Kıyamet gününde Allah’ın huzuruna çıkacaksınız. Ne yapmış iseniz, size gösterilecektir. Hiçbir şey saklı kalmayacaktır. O gün hesap vereceksiniz. Ayeti kerimler bizi bu şekilde ikaz etmektedir, korkutmaktadır. Ta ki biz kendi nefsimize, şehvetlerimize tabi olmayalım, yarın için hazırlık yapalım. Kafirler o gün keşke toprak olsaydık , diyeceklerdir. Onların bu hale gelmelerinin sebebi, dünyanın ahvallerini, mal ve mülkünü çok sevmeleriydi. Dünya kalplerini istila etmişti. Ahireti unutmuşlardı ve ona inanmıyorlardı. Ahirette ne olacağını düşünmüyorlardı. Müminler ise, Yüce Allah’ın kelamını tasdik ettiler. O’nun peygamberini tasdik ettiler. Selefi salihlerin söylediklerine, adaplarına riayet ettiler. Müminler yüksek bir makama çıkacak ve Yüce Allah’ın cennetine konacaklardır.
Değerli kardeşlerim, babam Şeyh Hazretlerinden (k.s.) şöyle bir sohbet duymuştum;Yezid el-Akaç bir gün Ömer bin Abdulaziz’in yanına gider ve Ömer bin Abdulaziz (r.h.) ondan kendisine nasihat etmesini ister. O da ona, düşün bu alemden intikal etmeyen bir melik var mıdır! Elbette yoktur,der. Ömer (r.h) ağlamaya başlar ve yine bana vaaz et der. O da devam eder. Yüce Allah’ın kalbinde nur bırakmış olduğu bir kimse, ölümü hatırladığı zaman mutlaka titremeye başlar. Seninle Adem Aleyhisselam arasında ölümden başka hiçbir şey yoktur. Ömer bin Abdulaziz bunları duyunca tekrar ağlamaya başladı. Bir süre sonra yine bana nasihat et der. O şöyle devam eder, cennet ve cehennem arasında başka bir makam yoktur. Ya cennete gidersin ya da cehenneme. Makamın ya cennettir ya da cehennem. Ömer bin Abdulaziz (r.h.) bunu duyunca, etkilenerek bayıldı ve yere düştü.
Değerli kardeşlerim, kıyamet gününde kafirin ve müminin halinin nasıl olacağını bildikten sonra, burada bize vacip olan, ibadet ve takvadır. Bu gün hesap yoktur. Ama yarın da amel yoktur, ibadet yoktur. Bu gün çarşı vardır, yarın çarşı yoktur. Onun için değerli müminler, biz cenneti arzu ediyorsak, Allah’ın rızasını arzu ediyorsak, şimdiden Yüce Allah’ın ibadetine sarılmalıyız ve kendimizi düzeltmeliyiz. Yüce Allah’ın katında ancak ibadet ile, takva ile, edep ile, terbiye ile yüksek makam elde edilebilir. Onun için ilk önce kendime, sonra size takvayı tavsiye ediyorum. Herkes bu şuurda olmalıdır. Daimi olarak Allah’tan korkmalıdır. Eğer biz Allah’ı görmüyorsak, O bizi görüyor. Allah’a (c.c.) yakın olmamız lazım, O’na yaklaşmamız gerekmektedir. İbadet ile, takva ile, çocuklarımızı edep ve terbiyeyle yetiştirmekle, cemaatlerimize, namazlarımıza, evratlarımıza, hatmelerimize ve selef-i salihlerin adaplarına riayet etmemiz ile, ancak bu yolla kurtuluşumuz gerçekleşebilir.
Değerli kardeşlerim! Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de mealen şöyle buyurmuştur, Allah’a döneceğiniz günden korkun. O gün tüm yaptıklarınız sizin önünüze açılacaktır. Hiç bir şey saklı kalmayacaktır. Bunu bilin, buna inanın. Şuur edin. Eğer ehli ihsan ve ehli amel olursanız, Yüce Allah (c.c) ehli ihsan ve ehli amel olanlara yakındır. Değerli müminler, tövbe etmemiz lazımdır. Allah’a dönmemiz lazımdır. Yüce Allah’ın tövbe kapıları devamlı olarak açıktır. Yüce Allah’tan temenni ediyoruz ki bizi af eylesin, bize mağfiret eylesin, bizi kendi yolunda muvaffak eylesin.
Değerli kardeşlerim, güven içinde olduğumuz için, memleketimiz huzur içinde olduğu için, bize verilen rızık, evlat, sıhhat ve afiyet nimetleri için Yüce Allah’a şükretmemiz lazımdır. O’na hamd etmemiz lazımdır. Bu da Yüce Allah’ın en büyük nimetidir. Ben sizleri, yurt dışından ve yurt içinden buraya teşrif eden Şeyh hazretlerinin sevenlerini, sevgiye, muhabbete, birliğe, beraberliğe, takvaya, Peygamberin ahlakı ile ahlaklanmaya, memleketinize, milletinize faydalı olamaya ve İslam dinini takviye etmeye davet ediyorum. Yüce Allah’tan temenni ve niyaz ediyorum ki sizleri niyetlerinize göre mükafatlandırsın.Tüm kardeşlerimden rica ediyorum, kendi memleketlerinde de bu ahlak üzere olmaya devam etsinler. Müslümanlar tek yumruk olup, İslamiyet’i güçlendirmeye çalışmalıdırlar. Yüce Allah’tan temenni ediyorum ki, buraya gelmek için sarf ettiğiniz maddiyatlar karşılığı, sizi kat kat mükafatlandırın. Hayır ile, bereket ile, selamet ile eve dönmenizi nasip eylesin. Allah her şeye kadirdir .Es-selamu Aleykum