Önsöz Hatîb-i Bağdadi´nin, Bağdad Tarihi´nde, Ebu Hanife için ayırmış olduğu 80 sayfa tutan yazısında, onu övücü sözler yanında küçültücü sözlere de yer vermesi, beni üzmüştü. İlim ve fazlının, zekâ ve had´sinin hayranı olduğum bu büyük İmamı din kardeşlerime gereği gibi tanıtmak için İmamı A´zam adlı bir eser yazmış ve neşretmiştim. Aynı yıl, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ezher alimlerinden Muhammed Ebu Zehra´nın Ebu Hanife adlı eserini tercümeyi teklif edince, bunu sevinçle kabul ettim ve derhal işe başladım. Başkanlıkça bu eser 1962´de basıldı. Arkasından yine aynı yazarın İmam Şafiî unvanlı eserini terceme ettim, bu da 1969´da adı geçen Başkanlıkça basıldı. Aynı yazarın Dört…
Yazar: admin
9- Doğumu: İmam Ahmed {Allah O´ndan razı olsun) meşhur ve maruf kavle göre 164 hicri yılının Rebiulevvel ayında dünyaya geldi. Oğlu Salih böyle nakleder. Oğlu Abdullah da şunu anlatır: «Babam şöyle derken işittim: Ben, 164 yılında Rebiulevvel ayında doğdum.» Râviler O´nun doğum zamanında ihtilâf etmediler. Halbuki Ebû Hanife ve Malik´in (Allah ikisinden de razı olsun) doğum zamanlan ihtilaflıdır. Çünkü Ahmed doğum zamanını kendisi söylemiştir. Doğum tarihini bilmektedir. İşi ravilerin zan ve tahminine, tarihçilerin sürtüşmesine bırakmadı. Kendi kesin olarak bildirdi ve bu şek ve zanlara engel oldu. Doğum tarihi zan ve şüpheye meydan bırakmayacak bir surette kesin olarak bilindiği gibi ölüm…
46- Kur´an Mahlûk mu, Değil mi Mes´elesi Nasıl Başladı Bu mes´ele şöyle başladı: Halife Me´mun: Kur´an mahlûktur, hadistir kanaatındaydı, bunu Mutezileden öğrenmişti. Şimdi, âlimleri, fakihleri, hadis ulemasını da bunu kabule, bunu böyle söylemeğe dâve^ediyordu. Me´mun´un akıl hocaları, Mutezileydi, Vezirleri, yakınları, danıştığı konuştuğu kimseler onlardandı. Onları kendi gibi sayardı. Burada İmam Ahmed´in bu mes´ele hakkındaki görüşünü açıklayacak değiliz. Çünkü onun bu konudaki görüşünün ne olduğunda, ondan sonra âlimler ihtilâfa düşmüşlerdir. Biz de bunu, onun görüşlerini açıklayacağımız bahisteki yerine bırakalım. Ancak burada şu kadarcık İşaret edelim ki, ulemanın birleştiği nokta şudur: Ahmed, Me´mun´un bu görüşüne katılmadı ve onun dediği gibi konuşmadı, o…
68- Geçimi İle İlgili Şeyler: Yukarıda İmam Ahmed´in ilmi hayatını anlattık. Onu, üim ve Hadis peşinde İslâm diyarında oradan oraya koşarken gördük. İlim tahsilini tamamladıktan sonra Hadis okutmaya, ders vermeye başladı. Kendisine uyulan bir adam oldu. Onu ilmi hayatında üzen ve ezen dehşetli bir fırtınanın içinde nasıl çalkandığı tafsilâtiyle nakledildi, Şimdi de onun geçimini öğrenelim. Geçimini nasıl sağlardı Rahat ve bol bir geçimi mi vardı, yoksa az bir şeyle kıt kanaat mı geçiniyordu Az çok geliri nelerdi Sonra acaba, İmam Malikin, Ebû Yusuf´un ve Muhammed b. Hasanın yaptıkları gibi halifelerin hediye ve ihsanlarını kabul ediyor muydu Yoksa İmam Ebû Hanif…
73- Halifelerin İhsanını Almazdı: Yukarıda bil münasebe gördük ki, Ahmed kimseden atiye ve ihsan cabul etmiyor, minnet altında kalmayı izzeti nefsine yediremiyordu. O “dinine o kadar dikkatliydi ki, helal ve tayyip, temiz olmıyan bir şey kabul etmiyor, şüpheli şeylerden, kirli maldan kaçınıyordu. Zekat hususuna o kadar önem veriyordu ki, kendi malından vereceği zekat miktarında en şiddetli kavli alıyor, geçimini sağladığı akarından olduğu gibi, oturduğu evinin bile zekatını verirdi. Bu hususta ihtiyatlı davranıyor, Irak´ı fethettiği zaman Hz. Ömer b. Hattab´ın verdiği fetvayı örnek alıyordu. Ahmed b. Hanbel, halka, ilim ve Hadîs erbabına karşı böyle davranıp, izzeti nefsi incitmesin diye onlardan birşey…
79- Ulemanın Onun hakkında Şehâdetleri: İmam Ahmed, yıllarca ilim peşinde koştuktan sonra ilmi her tarafta duyuldu. İlmiyle meşhur oldu. İnsanlar her tarafta onun ilmini konuşur oldu, o sağ iken ilmiyle nam kazandı. Hadis bilgisi, o henüz ilim tahsil eden bir genç iken , üstadlarından ders alan bir talebe iken daha her tarafa yayıldı. Hattâ o genç iken, Ahmed b. Said Râzî onun için şöyle demiştir: «Başının saçı henüz simsiyah iken, Hz.Peygamberin Hadislerini bu kadar çok ezberlemiş ve fıkhı bu kadar iyi bilen, Ahmed b. Hanbel´den başka bir kimse görmedim.» Üstadı İmam Şafiî de ona şöyle demiş: «Sahih haberleri sen bizden…
103- İlmin Zevki: İmam Ahmed e ulema içinden yön veren iki zatı anlattık. Gerçekte Ahmed kendisi kendine yön vermiştir. En büyük yol bulan, istikamet çizen kendisidir. Onun eğilimleri, temayülleri, kabiliyetleri yanısıra şahsi araştırmaları, özel ders okumaları onu geliştirmiş, kuvvetlendirmiş ve olgunlaştırmıştır.-.Seçtiği yaşayış tarzı, kanaatkârlığı, başkalarının göz dikip uğrunda can verdikleri dünya malına temah etmemesi, bütün bunlardan yüz çevirip kendini ilme vakfetmiş olması, işte böylece en güzel istikameti bulmuştu. O ömrünü: Hadise ve fıkıh ilmine vermiştir, O durmadan Hadis ve Sünnet talebinde idi. İlim topladıkça arzusu daha arttı. Nasıl ki bir yemeği tadan kimse, hoşuna gittiyse, onu daha çok ister. Bu…
109- Abbasi Devleti, Emin, Me´tmın Kavgası: İmam Ahmed´in (Allah ondan razı olsun) yaşadığı çağ, Abbasiler devrinin en parlak devridir. Onun yaşadığı devirde, herşey son doruğuna çıktı. Acı, tatlı bütün meyvelerini verdi. Bunların boğazdan * kolay geçeni de var, boğaza tıkılıp kalanı da. Birşey zaten nasıl olursa olsun, bütün özelliği ile olgunlaşır. Siyasi bakımdan Abbasi Devleti istikrar buldu, bütün kuvvet onun elinde; karşısında hesaba katılacak gibi bir muhalif kuvvet kalmadı. Haricilerin kuvveti kırıldı, bu devlete karşı bir girişimde bulunacak halleri kalmadı. Harun Reşid´den sonra, Hz. Ali evlâdının, amcaları oğulları Abbasilere karşı harekete geçecek kuvvetleri yoktu. Her ne zaman bir harekete kalkışsalar,…
123- O Çağda Siyasi Ve İnanç Fırkaları: İmam Ahmed (Allah ondan razı olsun) çağındaki bazı İslâm fırkalarından ve onlarla mücadelesinden bahsetmektedir. Bu bakımdan biz, O fırkaları birazcık tanıtalım ki, okuyucu onları ve içyüzlerini tanımış olsun. İmam Ahmed´in yaşadığı bu çağda bu fırkalara mensup kimseler, müslümanlar arasında kendi sapık fikirlerini yaymağa çalışıyorlar, fakih ve Hadis âlimlerine aykırı görüşler ortaya atıyorlardı. Bazıları bu fikirlerini kuvvet zoru ile kabul ettirme yolunu bile denediler. Yukarıda Kur´an mahlûk mu mes´elesinde anlatıldığı üzere, bu yola sapıldı. Sonra Halife Vâsık da, ahirette Allah´ı görmek mes´elesinde Hadis ye fıkıh âlimlerini kendi görüşünü, yani Mu´tezile mezhebinde olduğu gibi görülemiyeceği…
1- İmam Ahmed Münakaşadan Uzak Selef Yolunu Tuttu: Ahmed b. Hanbel, eskilerin Mİlel ve Nihal dedikleri, çeşitli milletlerin dinlerini, muhtelif fırkaları araştırma ile meşgul olan kimselerden değildi. Strf aklî ilimlere dayanan çalışmalara da o kadar önem vermezdi. O kitap ve sünnete, Kur´an ve Hadise dayanan ilimlerle meşguldü. Hiç bir suretle münakaşa ve niza1 ile meşgul olmayı asla kendine yakıştıramazdı. Ona göre, cedel ve münakaşa hakikati gölgeler, siler. Gerçekler, söz çekişmeleri, beyan kavgaları içinde erir gider, O, ilmî hakikati öğrenmek, gerçeği anlamak, âsâr ilmini araştırmak için öğrendi. Üstün gelip başa yumruk atmak, askerlerin kılıç ve süngüyle çatıştıkları gibi, sözle çatışmak için…