1- Bir İlmin Tarihîni İncelemenin Önemi:
Herhangi bir ilmin tarihini incelemek, o ilmi incelemek demektir. Zîrâ bu, o ilmin esaslarının meydana gelip teşekkül etmesinin nasıl merhaleler geçirdiğini, basît ve sâde bir halden tekâmüle doğru giderek nasıl geliştiğini, yükselip olgunlaştığını, bol meyvelerini vererek gayesine ulaş-tığını araştırmak demektir. Bu inceleme hiç şüphe yok ki, bu ilmi inceleyip araştırmağa götürür. Bundan başka bir ilmin tarihini incelemek, o yolda sarfolunan emekler ve çabalar ile gayeye ulaşmak için tutulan yollar hakkında bir fikir verir, onların birer tablosunu çizer. Bu da, şüphesiz ki, o ilmi Öğrenmek isteyeni, o ilmin esasları ve neticeleri, bağı ve sonu hakkında uyanık tutar, aydınlık içinde bulundurur. îşte bu sebepledir ki, felsefe tarihini Öğrenmek, felsefenin bîr parçasını öğrenmek demek olduğu gibi, hukuk tarihini incelemek de kısmen kanunları incelemek sayılır. Onun içindir ki, İslâm Fıkhını öğrenmek, onun maksat ve gayelerini bilmek isteyenler için fıkıh tarihini incelemek de gereklidir. [1]
2- İlim Tarihini İncelemede Tutulan Îki Yol:
İlim tarihini incelemenin iki kolu vardır: Birisi, ilim nazariyelerinin geçirdiği devirleri ve bilgi yığınlarını toplu bir halde etüd etmek. Bu işte araştırıcı, bu nazariyelerin sahiplerini ancak nazariye ile olan münasebetleri nisbetinde bahis konusu eder ve onları okuyucuya kısaca tanıtır. Burada daha ziyâde bu nazariyeleri kucaklayan muhîte önem verilir, bunların nasıl geliştiği, ne gibi boşlukları doldurdukları, hangi çağın ihtiyaçlarım doyurduğu ve şayet içtimaiyatla ilgili ise, içtimâ! düzende tesirinin ne olduğu anlaşılırsa tatbikattaki payı gösterilir. Bu kısmın büyük faydası vardır. Çünkü ilim meraklısına ve onun peşinde koşana ilim halkalarını, birbirine tutunmuş, birbirinin kuşağına sarılmış bir halde sıralanmış olarak gösterir. Araştırıcı, onlarda ilim kurallarım, geçtiği çeşitli çağların suretleri ile okur; sonra onları tecrübeler cilalamış, zamanlar düzeltmiş, tatbiVat pürüzlerini gidermiş bir halde görür.
îkinci kol ise: îlim nazariyelerini ortaya atanları tahlilî bir surette etüd etmektir. Öğrenici onda; âlimin ihtisas yaptığı ilmin temellerini kurmak için ne kadar şahsî gayretler gösterdiğini, bu ilimde bıraktığı tesirin derecesini, tuttuğu yolu, varmak istediği neticeyi, bunda ne derece basarı sağladığını inceler; sonra ne gibi neticelere vardığını, devşirdiği meyveleri gelecek kuşaklara nasıl bıraktığım, sonraki nesillerin neler yaptığını ve insanların bunları nasıl karşıladığını, türlü muhitlerin ve toplumların onları nasıl işlediğini, zamanın neler yaptığını öğrenir.
Bu kısım ile öncekisi arasındaki farka gelince: Birincide ilimlerin devirleri, nazariyeleri çağların nasıl geliştirdiği incelenir, bu nazariyelerin meydana gelişine âlimlerin nasıl katıldıkları îzâha çalışılmaz. İkincisinde ise âlimlerin bu nazariyeleri nasıl kurup işledikleri, zamanların onları nasıl geliştirdikleri ve nesillerin onları nasıl karşıladıkları incelenir. [2]
3- Müctehîdlerin Hayatını İncelemenin Önemi:
îslâm fıkhının temellerini atan ve binasını kuran müctehidleri incelemek. Bu, bilim tarihinin ikinci nev´ine girer. Onlar derinden derine incelenir, takıp ettikleri yollar, kurdukları usûller, eşya ve olayları ölçerken kullandıkları ölçüler ve vardıkları neticeler açıklanır. Diğer taraftan, fakîhı tesiri altında bulundurup şahsî mevhibeleri ile onu seçtiği yöne yönelten ve görüşlerini besleyen toplumlar belirtilir.
Müctehidleri böyle tahlili bir inceleme ile Öğrenmek, bir neticeye ulaşmak amaciyle islâm Fıkhını tanımak isteyenler için yapılması gereken ilk iştir. Ancak böyle bir inceleme yoluyla mezheblerin nasıl kurulduğu da öğrenilmiş olur. Zîrâ îslâm Mezhebleri onları kuran müctehidle-re nisbet olunur. Bir mezhebin sahibi incelenirken mezhebinin temellerini nasıl attığını, ne gibi esaslar kurduğunu ve onlara göre fer´î mes´eleleri nasıl çözdüğünü öğrenmek suretiyle bu mezhebin ilk temiz kaynaklan bulunmuş, olur. Böylece onun ruhu öğrenilmiş, hayatının safhaları adım adım izlenmiş olur. Verimli bir toprağa atılan bir ağaç çekirdeğinin nasıl büyüyüp geliştiği, boy atıp serpildiği, etrafa dal budak atarak koyu gölge salan koca bir ağaç olduğu gözlerncilerce izlenip görülürse, burada da gelişme durumu öyledir.
Sonra, biz mezhebi, o mezhebin sahibinin incelenmesinden, onun sözlerindeki düşüncesinden ve yönelişlerinden öğrenirken o mezheb sahibi müetehidin sözünü söylerken te´sîr altında bulunduğu birtakım düşünceleri, duyguları, sezileri insan kendi nefsinde de duyar. Böylelikle idrâk daha tam, îzâh daha ölçülü, müetehidin görüşleri hakkındaki hüküm daha doğru ve isabetli olur. Onun baskalarîyle mukayesesi daha doğru esaslara göre yapılmış sayılır.
Doğru hüküm veren hâkim, muhakeme ettiği iki tarafı iyice tanıyıp onların içine nüfuz edebilendir. Tâ. ki, doğru ve teiniz olanı, eğri ve bozuk olandan ayırabilsin. Müetehidin görüşlerini tanıyıp ona göre hüküm vermek, onun gerçek değerini belirtmek isteyen âlimin durumu da böyledir. O da, onları buna sevk eden içtimaî ve şahsî âmilleri gözönünde tutarak, bu görüşleri, sahiplerinin kail oldukları ve yolunda yürüdükleri gibi incelemelidir. Yâni şahısları ve nazariyelerini birbirinden ayırmaksızın bir bütün hâlinde ele almalıdır. Ancak muhitin ve içtimaî olayların gerektirdikleri başkadır. Böylece o müetehid tam olarak gösterilmiş olur. [3]
4- Müctehidîn Kurduğu Esasları Ve Usulünü İncelemek:
Bundan başka bir müetehidi incelerken, yukarıda da belirtildiği gibi, onun kurmuş olduğu usûlü, hakikatleri ölçmek için tuttuğu ölçüleri de incelememiz gerekir.
Bunları incelemek, bize tedkîk sahasını tâyin eden hududu çizip belli eder. Bunu bilmek, alçak daldan meyve toplamak gibi, neticeyi kolaylaştırır. Zîrâ bu, o mezhebin sahibini iyice tanımağı sağlar.
Bu sayede mezhebin ietihad usûlünü, onlara göre fer´î nıes´elelerin nasıl çıkarıldığını, o usûle göre olayların hükümlerinin ne olıcağmı bilmek kolaylaşır. Hüküm istinbât olunurken müctehidlerin ictihadlarındaki isabet derecesini tanımak mümkün olur. Çünkü elimizde b-nu ölçecek doğru ölçümüz bulunur ki, onunla yanlış, doğru olanı biliriz; hükmün mezhebe aykırı veya mezhebin usûlüne uygun olup olmadığını anlarız.
Bir mezhebin ölçülerini o mezheb sahibinin kendisinden çıktığı, lisânından aktığı veya kalemiyle yazıldığı gibi incelemek, o mezhebin gelişip genişlemesi veyahut daralıp kalması sebeplerini, hâdiselere tatbika uygunluğunu veya donukluğunu açıklar. Hanefî Mezhebi´nin usûlünü inceleyip de nass bulunmıyan yerde örf ve âdeti delil olarak aldığım bilen bir kimse, bunun müetehidin görüş ufkunu genişlettiğine nasıl hükmetmez Bunun hâdiseleri örfün muktezasına göre tâyine yaradığını nasıl anlamaz Böylece nass bulunmayan hususlarda Hanefiyyenin usûlünü tatbikin mümkün olduğunu bilir.
Mesâlih-i mürsele prensibini yâni sâri´ tarafından yasak edildiğine veya mubah sayıldığına dâir bir delil olmıyan hususlarda maslahat bulunan şeyi, yararlı olanı almak esasını kabul etmek, Mâlikî Mezhebi´nin usûlünden olduğunu bilip de Mâlikî Mezhebi´nin her türlü olaylara geniş kucak açtığını, bu maslahat delili ile nice mes´eleleri çözecek bir yol tuttuğunu kim bilmez [4]
5- Bîr Mezhebin Nasıl Kurulduğunu Ve Yayıldığını Araştırmak:
Müctehidlerden birini etüd etmek, kurduğu mezhebin kendisinden sonra devamı için neler yaptığını, talebesine görüşlerini nasıl dikte ve imlâ ettiğini, onlarla nasıl müzâkere yaptığını, onların bunları nasıl rivayet ettiklerini bilmeği icâp eder. Bu inceleme bize, bu mezhebin senedinin kuvvet derecesini gösterir. Mezhebin kitaplarının mezheb sahibine nisbeti ve bu nisbetin ne derece doğru olduğunu, yazıldıkları zaman neleri ihtiva ettiklerini ve bugün içlerinde neler bulunduğunu öğreniriz. Kendisinden ilim alan talebesinin envalini, üstadlanndan naklettiklerini, nakillerinin sıhhat derecesini, bu nakillerin ona nisbeüni bilmiş oluruz. Yâni mezhebin rivayet yolunu ve gelen nesillere nasıl intikal ettiğini; târihin, ne kadarını naklettiğini, zamanların içinde kaybolduğundan târihin bulup nakil edemediklerini tanımış, gelecek nesillere, güvenilir, doğru bir senedle gelenleri diğerlerinden ayırd etmiş oluruz.
Bundan sonra mezheb sahibinin bize sahih bir surette nakil olunan görüşlerini inceleriz. Bunların üzerinde ısrar edip ölünceye kadar muhafaza ettikleri veya bunlardan dönerek yerlerine başkasına kail olduğu görüşleri mi olduğuna bakarız. Çünkü eskiden bilmediği bir delil bulunca veya sonra bir senede muttali´ olunca veyahut Hz. Peygamber´in bir ameli kendisine ulaşınca, eski görüşünden Peygamber´in sözüne ve ameline dönmüş olabilir. Müctehidin talebesi, üstadının bu yeni re´yine muttali´ olmadığından onun dönmüş olduğu birinci görüşünü rivayet etmiştir.
îmam Şafiî´nin bâzı arkadaşları, ondan onun mezheb-i kadîmini nakil etmişlerdir, bunların çoğu Irak´lıdır. Diğerleri ise mezheb-i cedidini nakil etmişlerdir, bunların da çoğu Mısırlıdır.
Şafiî´den sonra te´lif olunan Şafiî Mezhebi kitapları Şafiî´nin eski ve yeni kavillerini mezheb-i kadîm ve mezheb-i cedidini toplamıştır. Bazen bunlar ayrılır, bazen de ayrılmadan bırakılır; eski ve yeni arasını ayırmadan bir mesele hakkında iki görüşü nakil olunur.
Bu yoldaki bir incelemenin, fıkıh bakımından önemi büyüktür. Çünkü bu, bize bir mezhebdeki ihtilâfların sebeplerini bildirir. Mes´elelerin nasıl dal budak saldığını, delil bakımından ne kadar kuvvetli olduğunu, mezheb sahibine olan nisbet derecesini öğretir. [5]
6- Bir Mezhebin Nasıl Geliştiğini İncelemek:
Bir müctehidi ve mezhebini etüd ederken yalnız buraya kadar dediklerimizle iktifa etmeyiz. Mezhebin bundan sonraki gelişmesini de takîp etmelidir. O mezhebe tabi´ olanların, yeni çıkan olayların da hükmünü vermeğe elverişli bir halde olsun diye mezhebin usûlüne ve ictihadlanna göre nasıl mesele tahric ettiklerini; haklarında mezhebde hüküm bulunmayan mes´elelerin, haklarında hüküm bulunanla nasıl kıyas edildiğini görürüz. Böylece fer´î mes´eleleri çözme ufku genişler; mezheb sahibinin yaşadığı çağda bulunmayan mes´elelerin hükümleri de müctehidin veya arkadaşlarının zamanında bulunan mes´elelere kıyasen verilmiş olur veyahut da mezhebin usûl ve kavâidine göre mes´eleler tahric yoliyle halledilir. Bu noktada görüşler birbirinden farklı olabilir. Bir mezhebdeki müctehidler ihtilâfa düşer. Herbirinin ayrı re´yi olur. Bu, şüphesiz ki, mezhebin büyümesi, ufkunun genişlemesi demektir. Bunun ardından mezhebin genişlemesini, sonra gelen müctehidlerin mezhebin kurucusunun usûlüne ne derece yaklaştıklarım veya uzaklaştıklarını araştırmak gelir.
îctimâî muhitlerin mezhebin yönelişinde tesiri vardır. Zîrâ hâdiselerin birbirini takip ederek gelmesi, hükümleri doğru olarak yerli yerinde verecek ictihadlere doğru mezheb ulemasının akıllarını açar, kaideler ve hükümleri -mâruf şekilde doğru esaslar üzere oturur. Muhît, müctehidi muayyen bir tarzda hükme sevk eder. Çok defa görülür ki, bâzı mezheb-lerde müteahhırûn ulemâ, mütekaddimîne muhalefet ediyor ve diyorlar ki; bu, asırların ihtilâfından ileri gelir, hattâ aynı mesele hakkında bir muhitteki aynı mezheb fukahâsmın, aynı mesele hakkında başka muhitteki o mezheb fukahâsmın hükümlerinden başka türlü hüküm verdikleri görülmüştür. Böylece muhitin, müctehidin içtihadında nasıl işlediğini görüyoruz. Zîrâ Örfün sultası geniştir. Hâdiselerin türVü olmasında, onlara faydalı çareler ve tedavi için ilâçlar bulmada muhitin ve örfün tesiri vardır. [6]
7- Buraya Kadar Söylenenlerin Özeti:
Bütün bunlar bir müctehidi etüd ederken yapılması gereken ve olan şeylerdir. Bunların böyle bir incelemede yapılması gereklidir. Mezheb ancak bununla bilinmiş olur. Mezhebin sahibi nasıl hüküm istinbat ederdi Üzerine mezhebini kurduğu usûl nedir Kendisinden sonra gelenler o mezhebi nasıl karşıladı Çağdaşlarını mezhep sahibine bağlayan sened nedir Mezhebin müetehidinden bize kadar gelen rivayetlerin kuvvet derecesi nedir Mezhebin gelişmesi nasıl olmuştur Muhtelif muhitlerin mezheb üzerine tesirleri nelerdir Mezhebi tanımak için bütün bunlar bilinmelidir. [7]
——————————————————————————–
[1] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 7.
[2] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 7-8.
[3] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 8-9.
[4] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 9.
[5] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 9-10.
[6] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 10-11.
[7] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 11. –